Son Eklenen Haberler!
22:45 | Fenerbahçe'den dikkat çeken istatistik!        -        22:44 | Fenerbahçe deplasmanda kayıp!        -        18:56 | İLK 11'İMİZ BELLİ OLDU!        -        10:34 | Jose Mourinho'dan galibiyet mesajı        -        10:33 | En-Nesyri, Mourinho ile zirveye!        -        10:32 | Fenerbahçemizin muhtemel ilk 11'i.        -        12:44 | Sebastian Szymanski'nin peşini bırakmıyorlar        -        12:42 | Fenerbahçe'de Samet Akaydin bilmecesi        -        11:50 | Fenerbahçe'de Eyüpspor maçı öncesi 4 eksik: Mourinho'dan stoper tercihi        -        10:31 | Jose Mourinho'dan takıma: "Şampiyon olacağız!"
"İkinci Yarı Çok Daha Dinamik Olacağız"
31.12.2013 - 00:09
Editör:

Teknik Direktörümüz Ersun Yanal, FB TV’de, sezonun ilk yarısındaki Fenerbahçe’yi değerlendirdi. Fatih Demirkol’un sorularını yanıtlayan Ersun ...

Teknik Direktörümüz Ersun Yanal, FB TV’de, sezonun ilk yarısındaki Fenerbahçe’yi değerlendirdi. Fatih Demirkol’un sorularını yanıtlayan Ersun Yanal şunları söyledi:

’Biz Bir Aileyiz’ kavramını net bir şekilde herkes hissetti...

Soru: Sezonun ilk yarısında beklentileriniz ne kadar karşılandı? İlk yarı değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Cevap: Değerlendirmeden önce sezon başından başlayarak hikayeyi anlatmak lazım. Fenerbahçe’nin bulunduğu şu andaki konum hepimizi çok mutlu ediyor. Fenerbahçe’nin bu sezondan itibaren de yaptığı birçok şey var ve ondan öncesi de var. Aslında onları detaylandırmamız gerekiyor. Biz sezon başında yaptığımız tüm röportajlarda hep sahanın içinde kalacağımızı söyledik ve sahayla ilgileneceğimizi, hiçbir zaman hiçbir oyuncumuzun, bizlerin hiçbir şekilde sahanın dışında kalmayacağımızdan söz etmiştik ve bence bunda başarılı olduk. Biz sahayla ilgilendik, saha içiyle ilgilendik, oyuncularla ilgilendik, performansla ilgilendik. Fakat Fenerbahçe’yi ve bizi daha iyi analiz etmek için biraz sahanın dışından bir bakış atmak lazım.

Soru: 3 Temmuz süreci devam ediyor…

Cevap: Sezon başında oldukça sert geçti. 3 Temmuz olaylarını yorumlamadan geçmek istiyorum. Bu konuda Sayın Başkanımız başta olmak üzere Yönetim Kurulumuzun duruşu var. Fenerbahçe her şeye rağmen inanılmaz büyük bir kongre gerçekleştirdi. Çok saygıdeğer bir kongreydi. Katılım olağanüstüydü, kongrenin sonuçları olağanüstü yansıdı. Ve bu sene çokça dillendirilerek "biz bir aileyiz" kavramını net bir şekilde herkes hissetti. Tüm branşlar, 9 branşın hepsi, başında bulunan sorumluları da dahil olmak üzere inanılmaz bir katılım var. Fenerbahçe, Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü belki dünya üzerinde böyle bir sivil toplum örgütü, böyle bir spor kulübü çok nadir, çok ender bulunur. Bunun başarılı sonuçları hepimize çok ciddi bir şekilde yansıdı. Buradan aldığımız önemli bir enerji var. Bu enerji bize önemli bir katkıda bulunacak katılım sağladı.

Başkanımız ve Yönetim Kurulu önemli bir duruş sergiledi...

3 Temmuz sürecine bir dağınıklılık gibi bakılsa da aslında büyük bir birlikteliğin oluştuğu büyük bir desteğin oluştuğu bir yapı da görüyoruz. Bu kongreye kadar olan süreçte de yansıdı. Ondan sonrası da var çünkü bu senenin başında bir teknik olarak ilgilendiğimiz kısmın dışında ne olacağımız belli değildi. Biz Avrupa’da kalacak mıyız? Avrupa’da devam mı edeceğiz? Şampiyon olursak ne olacak? UEFA’dan elenirsek ne olacak? Hiçbir şey belli değildi. Arsenal maçına kadar her şey yolundaydı. Son anda katılamamamız kura çekiminden önce belli oldu. Kura çekimi için heyecanla televizyonların başına geçtik. Salzburg’la eşleştik. Ciddi bir rakipti iyi bir rakipti ki şu anda da performansları iyi gidiyor. Ve böyle bir sürecin içinden bir anda tekrar o 3 Temmuz süreci kabusuyla karşı karşıya kaldık. Ve alınan karar ortada. Bunların detaylarını takıma yansıyış şekliyle tartışmak istemiyorum. Ona göre bir kadro yapılanması olacak mı olmayacak mı? Devam edecek miyiz etmeyecek miyiz? İnanılmaz bir hukuk savaşı, buna rağmen Sayın Başkanımız, Yönetim Kurulu, önemli bir duruş sergilediler. Bu duruş takımımız bütünlüğü açısından çok kritikti ve bütünlüğü sağladık. Sadece bir branşta değil, 9 branşta da bu böyle olmalıydı. Bugün bütün branşlarımız şu anda zirvede. Hepsi çok önemli misyonları temsil ediyor ve çok başarılılar. Böyle bir yılın başlangıcında biz Konya’yla başladık. Konya maçıyla gelen mağlubiyet sonrasında saha içinde neden kalmamız gerektiğini çok önemli bir şekilde aslında oyuncular da biz de iyi biliyorduk. Tabi bunun içinde bir yerde bizi ilgilendiren kısmı performans değerlerimiz vardı. Rakiplerimiz çok güçlü, rakiplerimizin sezon başındaki profillerine ve yapılarına bakacak olursak onların hiçbir sorunları yokmuş gibiydi. Kazanılan kupalar vardı, yeni yapılanmalar vardı, seçilen yönetimler, hem Avrupa’da hem Türkiye’de başarı sloganlarıyla yola çıkılmıştı. Biz çok daha fazlasıyla bir aile, bir takım ruhuyla devam ettik ve kenetlendik. Başta Başkanımız olmak üzere Yönetim Kurulu’ndan bize olan davranışlarıyla, tutum ve bütünlüğü koruma adına büyük destek bulduğumuzu düşünüyorum. Ben kendi adıma takım içinde yaşanabilecek normal hadiselerin, normal inişlerin çıkışların olduğu anlarda öncelikle Başkanımızın duruşu ve bir takım göstermiş olduğu reflekslerle oldukça bizi çok rahatlattı ve takımı yönetmede bize çok güzel bir ortam sağlamış oldu. Ve bunu da biz iyi değerlendirdik. Bu değerlendirmemiz sonucunda hiçbir kriz yaşamadık. Ben hatta bir açıklamamda şunu altını çizerek söyledim.

Sow’u kazandık...

Bizde sorun olacak, her ailede sorun vardır, sorun olmalıdır. Sorun bir büyümenin, bir gelişmenin, bir sürecin başlangıcıdır belki sürecin içerisinde gelişimdir. Bizde de sorunlar oldu. Hala da olmaya devam ediyor ama biz bu sorunları bir krize dönüştürmedik. Kriz yaratmadık ve biz bunları pozitif dönüşlerle gerçekleştirdik. Sezon başındaki Moussa Sow krizini biz performansla çözdük. Moussa Sow’un geldiği dönemdeki ilk performans çizgisine bakacak olursak, yaklaşık bedensel kitle endeksi dokuzların üzerinde ki futbolda olması gereken rakam bizim ölçülerimize göre 7 buçuk civarıdır. Moussa’nın 9 buçuk civarındaydı. Dayanıklılığı oldukça düşüktü, sakatlık sorunları da vardı. Bu bir kriz olarak algılandı ama tam tersi Moussa Sow’un performansının başlangıcıydı ve bize göre onu kazandık. Kriz olarak değerlendirilecek bazı durumlar örneği oynayanla oynamayan oyuncuların arasında çıkacak sorun gibi görünen hadiseler tam tersi bize performans dönüşü olarak geldi. 24 oyuncumuz var ve bu 24 oyuncumuzun, tüm oyuncularımızın hepsine tek tek teşekkür ediyorum. Oyuncularımızı kutluyorum, onların profesyonelce tavrı da performansa oldukça katkıda bulunmuştur. Yine Moussa’dan yola çıkarak örnek verecek olursak, tam tersi Moussa işine sarılmıştır, çok ciddi bir şekilde disiplinli bir şekilde çalışmıştır. Ve takıma katıldığı günden itibaren de performansı ortadadır.

Objektif değerlerle değerlendiriyoruz...

Soru: Moussa Sow’un moral bozukluğu nasıl performansa döndü?

Cevap: Eskişehirspor maçından sonra benim şöyle bir açıklamam oldu. Biz bir kriter koyduk. Bugün dünyada yıldız oyuncular yıldız takımı yaratmaya çalışıyor. Bugün Messi bir yıldız, Ronaldo bir yıldız ama bu yıldızların takıma olan katkıları, takım için olan duruş ve davranışları, takımın yıldızlığına yönelik. Önce takım parlıyor. Ve takımın içerisinde oyuncuların duruşu ve onların süreçteki devamlılığı uzun vadedeki başarısını belirliyor. Devamlılık 1 yıllık iniş çıkışlarla olmuyor. Dolayısıyla biz de takım içerisinde yıldız olan oyuncularımızın kendileri için değil takımın performansı için katkılarını sağlatmak gerektiğine inandık ve oyuncularımızı buna inandırdık. Şu andaki tablo oyuncuların gol dağılımları, oyuncuların performans dağılımları bize bunu çok net bir şekilde gösteriyor. Bizim de memnun olmadığımız, eleştirdiğimiz, gelişmemiz gereken yönlerimiz, zaman oyundaki eksikliklerimiz ve zaaflarımız her takımda olduğu gibi bizde de var. Bunların giderilmesiyle ilgili aslında bize çok ışık tutacak sonuçlar var. Birçok performans analizleri ve detaylar var. Antrenmanlarımız sürekli kayıt altında, oyuncularımın gelişimleri kayıt altında, objektif değerlendirmeler yapıyoruz. Bir takım subjektif değerlendirmelerle bir takım yorumların daha ciddi ve temele oturur bir takım değerlerle olmasını da kamuoyundan ve kamuoyunu yönlendirenlerden rica ediyorum. Biraz daha hassas biraz daha dikkatli olursak, kamuoyunu daha doğru yönlendiririz. Subjektif değerlerle, bir kere maçı izleyerek kafanız bir yerde tutulduğunda gözünüz o tutulduğunuz yerden ayrılmaz ve tek bir yere takılı kalırsınız, biz öyle analiz yapmıyoruz. Biz birçok ayrıntının birlikte değerlendirildiği subjektif değil objektif değerlerle bir değerlendirme içerisindeyiz. Bir takım insanların gönlünden geçenler değil, bizimde gönlümüzden geçenler var ama gönülden geçenlerle rakamdan geçenler arasındaki uyumu da yakalamak zorundayız. Rakamla gönülden geçen uyumları sağlamadığınız zaman da problemler çıkıyor. Biz de şimdi oyuncularımızın bu performansı için hem gönlümüzden geçeni hem de rakamlardan geçeni uyumlu hale getirmek zorundayız. Onun uyumunu burada bir noktada taşıyoruz. Kolay olmuyor çok ciddi mesai harcanıyor. Bu işin bir idari yönü var, sosyal psikolojik bir yönü var. Takım içerisindeki dinamiklerin yönetilmesi var. Ama bir taraftan da bu dinamiklerin yönetilmesinde bize bir veri tabanı oluşturan bilgi tabanı var. Bu ikisinin uyumlu olması gerekiyor. Size gelen sonuçların içinde bu sonuçları size öyle bir şekilde sunuluyor ki, öyle bir şekilde geliyor ki, işte o zaman duygularınız ya da dinamiklerinize cevap verebilecek bir altyapı oluşturabiliyorsunuz. Oyuncunuz karşısına çıktığınız zaman teknik analizleri önüne koyuyorsunuz.

Her şey koşmak değil...

Her şey koşmak da değil.Bugün Türkiye’de en çok koşan takım bizim takımımız. Biz bunu kendimiz de özel başka bir firmaya yaptırdığımız ölçümlerden görüyoruz. Sadece koşmak yetmiyor. Mesela koşu mesafelerinde birazcık azalma var, ama takımın boyunda da ciddi bir azalma olduğunu görüyoruz. Kompakt oyun var. Ama bu sefer de sprint mesafelerinde çok ciddi yükselişler var. Yüksek şiddetli koşular daha çok yapılıyor. Bunu yaparken de antrenmanları ona göre organize ediyorsunuz. Müsabaka uygun maç kondisyonlarını geliştirecek tarzda yüksek sprintlerin oluşabileceği antrenmanlar oluşturuyorsunuz. Taktik antrenmanları buna göre yönlendiriyorsunuz. Oyuncuların atletik performanslarını ona göre yönlendiriyorsunuz. Bu bilgi altyapısını oturup oyuncuyla karşılaştırdığınızda sizin elinizde birtakım veriler oluyor. Öyle oyuncularımız var ki atletik performansları çok yüksek, ama teknik katkılarında bazen problemler oluyor. Bunları da değerlendirirken, bu bilgi altyapısı bize oldukça ciddi cevap vermiş oluyor. Bunun 2 boyutu var. 1. boyutu atletik boyutu, 2. boyutu performans boyutu. Yani performans dediğimizde teknik ve taktik analiz bölümü, 2sinin de aynı zaman uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Yani maçı 1 kez televizyondan izleyip ben bu işi bilirim diye karar vermek çok bana subjektif geliyor. Çok ciddi maç izleyen ve bunun çok tekrarını yapanlarda böyle refleksler oluşuyor. Biraz bu işi korteksle birleştirip yani akıl ve duygu yönüyle birleştirip ikisiyle beraber karar vermek ciddi bir analiz altyapısını gerektiriyor. O yüzden orda harcanan emeğe de biraz insanlar saygı duymalı bence


Biz her gün belli değerler koyuyoruz, bu koyduğumuz değerler atletik değerler ve bunların karşılığında oyuncu hangi performansı yaptı, o performansın sonucunda ne çıktı, hem antrenman hem de müsabaka performanslarını görüyoruz. Bunların verisi tesislerde duvara asılıyor. Oyuncular arasında küçük tatlı bir rekabet de oluşuyor. Atletik performansın birçok parametresi var. Her şey koşmak değil. Sakatlanmamak gerektiğinin altını çiziyoruz. Çok iyi bir sağlık ekibi var. Sağlık ekibi aynı zamanda koruyucu hekimliğin Türkiye’deki ciddi sembolüdür. Bu konuda çok öncelikli çalışmalar var. Başta doktorumuz Burak Kunduracıoğlu olmak üzere ekibinde yer alan arkadaşlarımız antrenman öncesi ve sonrası özel çalışmaların hepsine katılıyorlar. Oyuncularımızın özellikle kas yaralanmalarına karşı olan egzersizlerin yapılmasında öncüler. Ve bu konuda da ciddi testler ve deneyimli ekiplerle ön hazırlıklar yapılıyor. Bence sakatlık açısından iyi bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum. Herkesin hangi performansı yapması gerektiğini gösteren ölçümler var. Sağlık ekibi ile birlikte yaptığımız ölçümler var, sağlık ekibinden bağımsız olarak yaptığımız ölçümler var. Bu ölçümlerin sonucunda bütün oyuncularımızın ihtiyacı olan çalışmalar belirlenmiş durumda. Kuvvet, sürat, dayanıklılık, koordinasyon gibi… eksiklikler ortada… bütün oyuncularımızın ölçümleri ortada olunca herkesle ilgili belli programlar yapılıyor. Müsabaka yoğunluğu, müsabaka yapmaması, cezalı duruma düşmesi, sakatlığı bulunması, neler yapılacaksa her şey belirlenmiş durumda. Oyuncuların karşılaşacağı sorunlarla birlikte bu sorunların giderilmesi ile ilgili planlar programlar hazırlanıyor. Fazlasıyla programlı bir şekilde bu işler sağlık ekibi de dahil olmak üzere teknik ekiplerle birlikte koordineli bir şekilde devam ediyor. Mesela şu anda oyuncuların tatilde yapacakları programlar da belli. Hem tedavi programları belli hem antrenman programları belli. Çünkü ciddi bir 2. yarı bizi bekliyor. Burada daha başarılı olmak, şu anda bulunduğumuz konumumuzu ve misyonumuzu daha da ileriye taşımak gibi ciddi bir sorumluluk sahibi oyuncularımızla birlikte ekibimiz ve biz önümüzdeki döneme de bu ciddiyetle hazırlanmak adına, bu süreci en iyi şekilde değerlendirecek programlar oyuncularımızın elinde var.

Dünyayla birebir gidiyoruz..

Soru: Can Bartu Tesisleri’nde sağlıkla ilgili altyapıyı değerlendirir misiniz?

Cevap: Şu anda kullanılabilen tüm cihazlar var. Yani dünyayla birebir gidiyoruz. Şu anda kullanmadığımız olmayan cihazımız yok. Bu konuda yönetimimizin bize olan katkısı büyük. Her istediğimiz ekipmanı hemen hemen çok hızlı bir şekilde tedarik edip aldık ve kullanıyoruz. Örneği bireysel performansların gelişimi için en son teknoloji cihazlar var, kuvvet oranlarını ölçebileceğimiz test cihazımız var. Fizyoterapistimiz Erdem Yörükoğlu’nun Almanya’da kursuna katıldığı oyuncuların sakatlıktan korunmasına yönelik her gün girdikleri bir cihaz var. Hem dengeyi ölçebilen hem de dengeyi kullanabilen denge cihazımız var. Tedavilerde kullanılan cihazımız var. Atletik performanslarla ilgili ölçüp değerlendirme yaptığımız devre arasında anında analiz yapabileceğimiz robotik kameraların oluşturduğu göz var. Antrenman sahasında da bunu yapabiliyoruz aynı zamanda. 3 boyutlu analiz yapabiliyoruz. 3 boyutlu analizin her kısmında bunun ölçümlerini yapabiliyoruz. Her antrenmanda oyuncularımıza binecek yükü hesaplandığı bir sistemle çalışıyoruz. Oynayacağımız oyunun kondisyonunu geliştirmek adına bu bizim için çok önemli. Bireysel performansları geliştirmek adına uyguladığımız bu yöntemleri tutabilecek, bize karşılığında sonuçları verebilecek yazılıma sahibiz. Anında analiz yapabilecek ve anında bu analizden görüntü alabilecek sisteme sahibiz. Çok güzel bir klip programı var. Anında şu görüntüyü dediğinizde o görüntüyü karşınıza çıkartıp devre arasında anında analizler yapıp oyuncularla belirleyip fotoğrafını çekip onu gösterebileceğiniz bir sistem var. Tabi bunları kullanmak verimli hale getirmek belli bir süreci alıyor. Biz de bu süreçte oyuncuların buna alışması doğal hale gelmesi., onlarında bunu kullanıyor olması zaman isteyen bir şeydi. O zamanı da iyi kullanmaya başladık ve yavaş yavaş bu zamanı da oyuncularımızın alışkanlıkları haline getirip daha verimli hale getirmeye çalışıyoruz. Devre arasında da bunu daha da pekiştirmek için çalışacağız.

Tatlı bir rekabet var...

Soru: Bireysel antrenmanlara neden çok önem veriyorsunuz? Futbolcuların bireysel anlamda gelişimleri sizi tatmin ediyor mu?

Cevap: Çok ciddi gelişimler oldu. Belli parametreler var. Örneğin dayanıklılıktaki makasın açıklığı ile kuvvet makasındaki açıklık arasında fark var. Dayanıklılıkta makasın ağzı çok dardır. Ama bunu oyundaki taktik, disiplinle, takım boyuyla, biraz daha yardımlaşmayla, iyi bir takım düzeniyle artırabilirsiniz. Ama takım içerisinde çok yüksek dayanıklılığı olan oyuncular var. Gökhan gibi Caner gibi… Mesela bir Cristian’ı dayanıklılık konusunda Caner seviyesine çıkarabilmeniz çok zor. Ama kuvvet parametrelerinde ulaştırabilirsiniz. Ve bu konuda sakatlıklardan koruyabilirsiniz. Taktik analizlerimiz var, taktik analizlerimizde de oyuncularımızın yapmış olduğu teknik performanslar var. Örneği en çok şut atan takımız, ceza sahasında en çok topla buluşan takımız, 3. bölgeyi en iyi oynayan takımız, en çok topun bizde kaldığı, en çok sürede topla oynayan takım olduk. Bu konuda oyuncularımızın bireysel anlamda katkıları var. En çok orta yapan oyuncular Caner, Gökhan gibi ya da o kanatlardan en çok orta yapan takım olduğumuz gibi… oyunun 2. bölgesinde ve 3. bölgesinde rakibe en az topla oynatan takım olmak gibi… Defans oyuncularımıza ve orta saha oyuncularımıza düşen vazifeler var. Kendi yarı sahamızda kazandığımız top sayıları gibi, kazanan oyuncularla ilgili belirli rakamlar var. Bu oyuncularımızın kendi arasındaki tatlı rekabeti var. Hava topları ile ilgili ya da sahipsiz toplarla ilgili yaptığımız bir takım istatistikler var. Onlarla ilgili oyuncularımızın kendi aralarında yaptığı küçük yarışlar var. Bunların hepsi bir bütün olarak performanslarında belli bir çizgiyi ve hedefi oluşturuyor. Bu çizgiyi, bu hedefi oluştururken; onlarla yapmış olduğumuz toplantılarda geri dönüşleri veriyoruz. Onlarda kendilerini geliştirmek adına tatlı bir rekabete giriyorlar. Bu da takım içi rekabete artırıyor.

Fenerbahçe’de ekonomik sorunlar yok...

Soru: Siz oyuncuların antrenmanlardan keyif almasına çok önem veriyorsunuz? Bunun sebebi nedir?

Cevap: Bir işi severek yapmıyorsan ve keyif almıyorsan, yaptığın işte mutlu değilsen performansın olmaz. Adımların geri geri gidecektir. Kendi varlığını orada hissedemeyeceksindir. Bir yerde bir grubun mutlu olması için size sunulan imkanların ve size sağlanan ortamın kıymeti ve değeri var. Sayın Başkanımız, Yönetim Kurulu’nun futbolcularla olan iletişimlerindeki objektifliği benim çok hoşuma gidiyor. Oyuncuların net bir şekilde ne yapacağı belli şu anda. Öncelikle çok sıkıntılı ve dertli diye tanımladığımız Fenerbahçe’de ekonomik sorunlar yok. Böyle bir problem olmadığı için oyuncuların bir kaygısı oluşmuyor.

Organizasyon kalitesi ve organizasyon zamanlaması açısından da olağanüstü derecede iyi bir ortam var. Hiçbir sıkıntı çekilmiyor, yemek konusunda ortam konusunda standartlar ve kaliteler konusunda en üst düzeyde davranılıyor. Fenerbahçe’de en güzelini en iyisini en uygununu seçiyor. Bu çok pahalı da olmuyor çok zayıf da olmuyor. En kalitelisi o gün olması gereken en iyisi. Seyahat organizasyonlarında kalite en yüksek düzeyde oluyor. Dolayısıyla oyuncuya sadece tek bir şey kalıyor. Buraya gelip burada bütün bir performansını vermek. Bu performansı verirken onun da mutlu olacağı şekilde düşünmek. Onlarında en iyi performansı vermek için neler yapması gerektiğini biraz da biz düşünüyoruz ve onlarla paylaşıyoruz. Onların grup olarak hoşlandığı ve sevdiği şeyleri tespit etmek ve oraya doğru yönelmek de önemli. O iletişimi de karşılıklı anlayışla gösterdiğimizde güzel bir ortam çıkıyor. Ama şu bir gerçek şu anda Fenerbahçe’de oynayan oyuncularımızın yaş ortalaması yaklaşık 29, genç oyuncularımız da var. Ben 29 yaş ortalamasındaki bir takımla bu çalışmayı yaparken, olağanüstü faydalı, yardımcı hiç sorun çıkarmadan sıfır sorunla problemsiz bir takımla çalışıyoruz. Çok iyi ciddi profesyonel oyuncular hatta profesyonelliğin ötesinde çok kolay organizasyon yapabilen oyuncular var. Gerçekten çok rahat bir takım, çalışılması rahat bir takım. Fenerbahçe bu konuda örnek olacaktır.

Oyuncuların en keyif aldığı antrenman haftanın bir günü belirlediğimiz rejenerasyon antrenmanı, çünkü hepsinin kendi için belirlediği bir oyun var. Bir de son dönemde birlikte oynadıkları oyunlardan, iddialardan keyif alıyorlar. 

İkinci yarı çok daha dinamik olacağız...

Soru: Takım ruhunu da konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Takım ruhunun sahaya yansıyacağını hep toplantılarda da anlatıyorsunuz. Dışarıda yenen yemeğin bile sahadaki oyuna yansıyacağını düşünüyorsunuz. Bu konuyla ilgili sizin öncelikleriniz neler?

Ersun Yanal: Takım içerisindeki tüm ahengin oluşmasındaki en önemli etmen, en önemli kuvvet ve güç başkanımız ve yönetim kurulumuzdur, daha sonra biz geliriz. Buradaki otorite yönetimimizden başlar. Bu ahengi yakalayamazsanız bu büyük bir problem yaratır. Biz bu problemleri hiç yaşamadık, son derece destek aldığımız güzel bir ortam oluşturduk. Bu ortamdan sonra oyuncularımızın profesyonelliği, katılımı burayı mutlu bir yer haline getirdi. Gelen skorlar tabii ki çok önemli. Son dakikalarda gelen goller çok konuşuldu. Yaptığımız çalışmalara şahitsiniz, umarım konuşmalarımızı da sezon sonunda mutlu bir şekilde taraftarımızla, kamuoyuyla paylaşırız, neler yaptığımızın hikayesini anlatırız. Şöyle bir gerçek var; her katılımın kalitesi, değeri sonucu etkiliyor, sonuca bir kez daha katkı yapıyor. Bir takım 5 kez, 6 kez son anlarda gol attıysa bu takımın maç kazanma arzusu, ortaya koyduğu emek, maçı nasıl istediği, maçı kazanmanın onlar için ne kadar değerli olduğunu anlamak gerekiyor. Bunun için de bir alt yapı olması gerektiği, tabii ki duygular çok önemli, bunun %51’i duygu ve karakterle ilgilidir, ancak o duyguyu kullanacak temel kondisyondadır, dayanıklı olmaktadır, o işi yapabilmek için, gücü ortaya koyabilmesi için altyapının olması gerekiyor. Oyuncularımız belki antrenmanlarda çok acı çekti, çok yoruldu, ama bu alt yapıyı iyi kurduklarını, iyi kurduğumuzu düşünüyorum. Donanımımız bize faydalı oldu. Oyuncularımızın bu bilince ulaşabilmesi adına da tabii ki sezon başında çatışmalar oldu, ama şimdi bu çatışmalar tam bir uzlaşıya ve hedefe doğru yönelmiş durumda. 2. dönemden çok umutluyum, çok daha dinamik, çok daha mücadele gücü yüksek, ne yaptığını bilen, kazanma arzusunu her seferinde sahaya koyabilecek bir takım olacağımızı düşünüyorum.

Mücadele ettiğimizde hiçbir maçı kaybetmeyiz...

Soru: En çok gol atan takım, en yakın rakibine 8 puan fark atmış bir takım. Ortaya konan performansı değerlendirdiğinizde sezon sonunda ne görüyorsunuz?

Ersun Yanal: Bizim de mutlu olmadığımız, kazanırken kaybedebileceğimiz, daha erken koparabileceğimiz maçlar oldu. Eksiklerimiz var, zaman zaman oyuncu yapısından kaynaklanan problemler de var, bunların hepsi Fenerbahçe’nin kazanmaması anlamı taşımıyor. Birlikte olduğumuzda, oyunu forse etmek için disiplinli oynadığımızda rakibimize üstünlük kurabileceğimiz çok özelliklerimiz var. İnancımız şu: Biz mücadele ettiğimizde hiçbir maçı kaybetmeyiz. Eğer o isteğimizi, o coşkumuzu o kafamızdaki Fenerbahçe’yi sahaya koyarsak kazanırız, kimse bize dayanamaz. Biz böyle güçlü bir takımız. Öncelikle rakiplerimize ciddi saygı duymamız gerekiyor. Bizim için her rakip çok kıymetli ve çok özel. Bu konuda deneyimler de elde ettik. Hiçbir rakibi küçümsemeyi, rakibe karşı gevşemeyi, ya da rakibin olumsuz süreçlerinden kendimize çıkar elde etmeyi düşünmüyoruz. Her rakibimizin her pozisyonu ciddidir, her pozisyonuna saygı duyacağız, kazanmak için de en iyisini yapmaya gayret edeceğiz, felsefemiz ve iş disiplinimiz bu.

Daha agresif oynamalıyız...

Soru: şu ana kadar 180 antrenman yaptınız. Antrenmanların genel olarak daha sert, daha coşkulu daha agresif olmasını istediniz. Oyuncuların son ana kadar antrenmanların içinde olmasını istediniz. Şu anda istediğiniz antrenman kalitesinde neredesiniz?

Ersun Yanal: Bir takım eksiklerimiz var. Taktiksel anlamda oyun disiplini anlamında bazı eksiklerin beni rahatsız ettiği anlar oldu ve hala var. Bunu gidermek için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. Fazlasıyla tekrar yapmamız gerekiyor. Hafta içerisinde çalışacak çok zamanımızın olması avantajımız ve daha az yıpranacağız. Şu ana kadar yaptıklarımızın daha iyisini yapmalıyız ve yapacağımıza da inanıyorum. Devre arasında yapacağımız çalışmalar bunu bize verimli bir şekilde geri döndürecektir. Özellikle top rakipteyken çok daha iyi oynamalıyız. Hücumlarda biraz daha takım oyunu sağlamalıyız, daha agresif oynamalıyız. Bunları yapabilecek oyunculardan kuruluyuz. Oyuncularımız hem fiziksel hem de ruhsal olarak bunları yapmaya çok müsait. Biz de onlardan bunu istiyoruz ve karşılayabileceklerini düşünüyorum. 2. yarıda daha iyi olacağımızı düşünüyorum.

Skorlara takılmış değiliz

Soru: 43 gol, sezon sonu için 100 gol barajını gösteriyor mu?

Ersun Yanal: Öyle bir iddiamız yok. Atabildiğimiz kadar atmayı istemek en doğal hakkımız. Bu bir yarış ve en iyisini yapmaya gayret ediyoruz. Böyle bir skor vermek doğru değil, ama kendi içimizdeki yarışlarda ve paylaşımlarda herkesin en iyisini yapmasını istiyoruz. Sonuç oraya getiriyorsa o da olacaktır, ama bu bir şart, bir koşul değildir. Şu anda birçok kimse bizimle ilgili eleştiride bulunuyor, saygı duyuyoruz, ama biz dediğiniz skorlara takılmış değiliz. Bizim takıldığımız skorlar kendi skorlarımızın daha iyisini yapmak olacaktır, onun da sonucunda ne olacak bakacağız.

Orta sahanın birazcık daha skora katkı yapması gerektiğini düşünüyorum...

Soru: Çalıştırdığınız takımlarda gol krallarından ziyade çok gol atan takım hüviyetini görüyoruz. Fenerbahçe’nin hedeflediğiniz noktaya doğru ilerlediğini düşünüyor musunuz?

Ersun Yanal: Gol ağırlığı önde oynayan 4 oyuncumuzda. Bunlara orta sahadan katılım olması gerekiyor. Savunma oyuncularının da duran toplarda katkısı olması gerekiyor. Şu anda duran toplar konusunda oldukça başarılıyız, bu konuda yüksek ve atletik oyuncularımızın performansları çok iyi. Orta sahanın birazcık daha skora katkı yapması gerektiğini düşünüyorum, 2. yarıda bununla ilgili çalışacağız.

Oyun oynanırken birileri istiyor diye 6+1 ya da 6+4 mü yapacağız?

Soru: Kariyerinize baktığımızda alt yapı konusuna ilgi duyduğunuzu ve bu konuda çalışma yaptığınız biliyoruz. Gençlik Geliştirme Koordinatörü Şenol Çorlu ile de alt yapılar konusunda irtibat içinde olduğunuzu biliyoruz. Antrenmanlarda genç futbolculara da yer veriyorsunuz. Alt yapı Türkiye’de çok konuşuluyor, sizin düşünceleriniz nedir?

Ersun Yanal: Bu konuda sayın Başkanımızla birkaç kez ciddi konuşmalarımız oldu. Onun ve kulübümüzün bakış açısını çok iyi biliyorum. Artık genç ve yetenekli oyuncuların yönelme zamanı geldi. Çünkü bu gidişat ve maliyetler hepimizi çok ciddi sıkıntıya sokacak. Kendi değerlerimizi bulmak ve yaratmak zorundayız. Tabii bu zaman içerisinde gerçekleşecek. Fenerbahçe’nin bu konuda oldukça iyi planları var, scout ekibi kuruldu, çalışmaları başladı. Ama bizim şu anda tek hedefimiz şampiyonluk, biz her şeyimizle şampiyonluğa kilitlendik. Onun için şu anda alt yapımızdan A takımda hemen oynatabileceğimiz oyuncu yok. Ama kiralık olarak verdiğimiz genç oyuncularımız var, hepsini takip ediyoruz. Kendi alt yapılarımızda yaş olarak küçük ama yetenek olarak büyük birkaç oyuncumuz var. Devre arası kampında alt yapıdan 8 veya 10 oyuncuyu bulacak bir katılım olacak. 15 antrenmanda 10’ar oyuncu bizimle oldu. Onları tanıma fırsatımız oldu. Yetenekli oyuncular var. Onların kazanılması için bir başka plan daha var, ama şimdi onun üzerinde çok durmuyorum. Birkaç girişimle iyi bir alt yapı organizasyonu da doğabilir. Türkiye’de genç oyuncuların yetişmediği, çok fazla A takımlara kazandırılmadığı bir ortam da Türkiye’de var. Türkiye’de maalesef çok gereksiz olduğunu düşündüğüm birkaç tartışma var. Felsefe olarak şuna karşıyım: Yabancı oyuncu kısıtlamasıyla alt yapıların kalkındırılmasına hiç anlam veremiyorum. İkisi ayrı şeyler, biri ağaçsa direği direktir. Alt yapı ayrı bir kavramdır, üst taraf ayrı bir kavramdır. Biz Süper ligi nasıl konumlandırıyor, neyi hedefliyoruz? Süper ligde hangi hedeflerimize ulaşıp hangi rekabetin içinde olacağız? Avrupa ile nasıl bir rekabet içerisinde olacağız? Düşüncelerimiz içerisinde nasıl bir oyuncu profili düşünüyoruz? Kulüplerimizin nasıl bir katılımla bu işin içerisinde olmasını istiyoruz? Biz pahalı bir ligiz. Biz İspanya, Almanya, İngiltere Fransa ve İtalya ile bir takım yerlerde yarışıyoruz, onların arkasından geliyoruz. Yabancı konusunda rekabet edeceğimiz yerleri düşünmeliyiz ve bu kaliteyi nasıl planlayacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Üst yapılardaki oyuncu kısıtlamalarıyla alt yapıların gelişeceğini düşünüyoruz. Alt yapıyla ilgili aldığımız önlem bu kadar, diğer önlemlerin hiçbir ciddiyeti yok. Birçok takımımızın elit ve akademi liglerde takımları yok. Birçok Süper lig takımının yaz dışında spor okulları yok, daha doğrusu futbol okulları yok. Yazın da bunu birkaç kuruş para kazanmak adına yapıyorlar. Birçok takımın alt yapısı olmadığı gibi alt yapı tesisleri de gayri ciddi. Bir takımın yıllık 30-35 milyon euro bir harcaması olduğunu düşünürseniz şehrin değerleriyle dahi olsa birkaç milyon euroluk alt yapı organizasyonuna ciddiyetle bakıldığını düşünmüyorum. Gittiğim yerlerde ilginin hiç olmadığını düşünüyorum. Türkiye’nin spor, sanat ve kültürde alt yapı sorununun olduğunun da altını çizmemiz lazım. Maalesef oyuncu üretemiyoruz. Ama yabancı konusunda bir karar alındı. Kulüpler Birliği toplandı ve karar aldı, biz de Fenerbahçe olarak kararın altına imza attık bütün kulüpler gibi. Ve bu imzalar atıldıktan sonra süreç başladı. Takımımızı ona göre konumlandırdık.Biz takımlar içinde en mağduruyuz. 2. bir 3 temmuz vakası yaşandı. UEFA’dan ihraç olduk, hepimiz için çok üzücü olan bir süreçti.Bunları yaşamış bir takımız, oyuncularıma çok üzülüyorum. Değerli oyuncularımız var; Yobo gibi, Kadlec gibi, Holmen gibi zaman zaman kadroya alamadığım çok değerli oyuncularım var. Bu oyuncular kadroya giremiyorlar, ama bu planlama yapılmış, altına imza atılmış. Olası şey değil, biz mahallede bile kriket oynarken oyunun kuralını oynarken değiştirmezdik. Şimdi oyunun kuralını değiştirmekten bahsediliyor. Futbol bu kadar yap boz yapılacak bir oyun değil. Bu kadar yap bozun yapılacağı bir sorumluluk alanı değil. Çok ciddi bir sorumsuzluk bu, hadi olmadı 10 olsun, hadi 6’ydı, 2 daha ilave edelim. Bu kadar oynanmaz bu işlerle. Bir plan belirlenir ve bu belli bir felsefenin ve temelin üzerine oturtulur. Temel ne? 6+0’ın temelini bana anlat. Ya da 6+2’nin temelini anlat. Nereye gitmek istiyoruz, bunun felsefesi ne? Alt yapıdan oyuncu mu yetiştirmek? Alt yapıdan oyuncuyu böyle yetiştiremezsiniz ki. Buradan da sonuca gidemezsiniz. Şu anda bir karar alınmış. Alınan karar belli. Şimdi mi değiştireceğiz? Oyun oynanırken birileri istiyor diye 6+1 mi yapacağız? Ya da 6+4 mü yapacağız? Ya da serbest mi bırakacağız? Artık bu şekilde komik duruma düşüyoruz. Bir kural kondu ve oyun devam ederken değiştirilmez. Tavla oynanırken bazı zarları devreden çıkarmak mümkün mü? Böyle bir karar alınmış ve oyunun sonuna kadar bu karar devam edecek. Ona göre de planlama yapacağız. Herkes de planlaması yaptı oynayacağız, bu oyunun kuralı bu.

Şahsi fikrim transferleri giderken değil biterken yapmaktır

Soru: Kadroda yer veremediklerinize üzülüyorsunuz. Bir taraftan da transfer sezonu geliyor. Devre arası transferiyle ilgili bir çalışmanız var mı ve ne düşünüyorsunuz?

Ersun Yanal: Bu işi yaptığımdan beri hep zorlandığım kısım burası. Devre arası çok çetrefilli bir iştir. Bir takımdan bir oyuncuyu transfer etmek ya da oyuncuyu yollamak. Yani katar giderken katarın üstündeki yükü değiştirmek çok zordur. Bizim öyle bir planımız yok şu anda. Ama Fenerbahçe gibi büyük bir takımın her zaman böyle bir gücü var. Önemli fırsatların olması gerekiyor, bu önemli fırsatların Fenerbahçe’nin çıkar ve menfaatlerine uygun hale gelmesi gerekiyor. Ama biz şu olsun, bunu planlayalım demedik. Bir scout ekibimiz var, yavaş yavaş araştırmalara başladı, devam da edecek. Şahsi fikrim transferleri giderken değil, biterken yapmaktır, çünkü daha randımanlı. Bu ekonomik koşullarda da bu çok zor. Ama Fenerbahçe’nin çıkar ve menfaatlerine uygun bir şey geldiğinde mutlaka değerlendirir. Ama şu anda bir kadromuz var ve yola devam ediyoruz.

Fenerbahçe’nin içinde olmak da büyük bir ayrıcalıktır...

Soru: Oyuncular hepsi milli oyuncular, çoğu da kaptan. Ama siz bazılarını kadroya almamak durumundasınız. Nasıl idare ediyorsunuz? Oyuncu oynamak ister, oynamazsa mutsuzdur, zaten mutsuz olmazsa sorun vardır.

Ersun Yanal: Bu konuya biraz esprili yaklaşacağım. Doğru kim olursa olsun üzülür. Bizim oyuncularımız da çok üzüldü. Çok kariyerli oyuncular. Biz de üzülüyoruz. Ama bu işin bir doğası var. Sonuçta bir takım 25-26 kişiden oluşuyor. Bir taraftan da Fenerbahçe gibi büyük bir takımda olmak ayrıcalıktır. Fenerbahçe’nin içinde olmak da büyük bir ayrıcalıktır. Oynamadıkları için üzülseler de Fenerbahçe’de oldukları için mutlu olduklarını düşünüyorum.

Önlemlerimizi alıyoruz bir daha aynı hataya düşmeyiz...

Soru: Ligi de değerlendirir misiniz? Çok zor 2. yarı bekliyor. Nasıl görüyorsunuz?

Ersun Yanal: Ligi kaliteli hale getirmek gerektiğini düşünüyorum. Büyük takımların yer aldığı ligin üst düzeyde kaliteye ulaşması gerekiyor. Mesela, artık Türkiye’de sahaların, zeminlerin futbol oynama şartlarının ve koşullarının çok daha sağlıklı ve iyi bir hale getirilmesi gerekiyor. Türk futboluna ilgi ve alakanın nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. İyi ortamlarda futbola talebin daha fazla olacağını düşünüyorum. Almanya buna güzel bir örnektir. İlk başlayan İngiltere oldu. İtalya bunu başaramadı. Kalitenin arkasında kaldı, yaptığı birçok hataları biz de neredeyse tekrarlamak üzereyiz. İtalya’da bunlar yapıldı çünkü. Gereksiz bir takım şeylerin üzerlerine gidildi ve stat kaliteleri organizasyon kaliteleri bozulmaya başladı, ilgi ve alaka İtalya’dan biraz uzaklaştı. İspanya stat yaptı, yeni organizasyonlar yapmaya başladı.Portekiz aynı şekilde. Almanya bunu yaptı. Bakıyorsunuz futbol daha ateşli ve daha seyircili oynanıyor. Biz de rakiplerimizin güçlenmesini, daha iyi olmasını daha iyi bir ortamla sağlanabileceğini düşünüyorum. Karabük’te mağlup olduk, rakibimizi kutladık. Yönetimimizden de açıklama geldi. Kötü oynadık. Mazereti olamaz. Ama daha güzel bir zeminde daha güzel bir maç olabilirdi. Konya – Eskişehirspor maçını seyrettim, oyuncular zaman zaman zorlanıyorlardı. Ben Eskişehir’de çalışırken yaklaşık 3 aylık bir dönem içinde buzun üstünde antrenman dahi yapamadık. Buzun üstünde oynadık. Hem antrenman hem de maç sahamız buzdu. Buzun üstünde buz pateni yaptık. Futbol artık böyle sahalarda oynanmamalı. Bursa, Eskişehir, Sivas, Antalya stadı bitirecek. Rize’de stat çok güzel. Böyle ortamlarda futbol daha güzel. 2. yarıda da bizi zor şartlar bekliyor. Rakiplerimizin zor şartları kullanması adına sıkıntıya düşeceğimiz maçlar olabilir. Ama biz de buna karşı önlem alıyoruz. Bu deneyim ve tecrübeyi yaşadık, bir daha o hataya düşmeyeceğimizi düşünüyorum.

Puan farkını gözetmeksizin işimize bakacağız...

Ligdeki her takım problemler yaşayabilir. Bütün rakiplerimizi eşit mesafede görüyoruz. Her rakibi ciddiye alıyoruz, puan farkı ne olursa olsun. Puan farkını gözetmeden işimize bakacağız. Sezon sonunda biz şampiyon olacağız. Biz ipi önde göğüsleyeceğiz. Taraftarlarımıza en başında bu sözü verdik. Üstümüze düşeni yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu konuda çok iştahlı ve istekliyiz. Camiada herkes istekli ve iştahlı. Şampiyon olmak istiyoruz ve bunu gerçekleştireceğiz. Çok doğal ve masum bir istek. Bu tavrı her seferinde sahada gösterdiğimiz düşünüyorum. Son maçta rakip takımın teknik direktörü aynı açıklamayı yaptı. Her söz bizim için bir referans, biz bu iştahımızı taraftarımızın da istediği boyutların da üzerine taşıyarak, onları yeni iştahlarla tanıştırarak yapmak istiyoruz.

Keşke Türk oyuncularımız da Dünya Kupası’nda olsaydı...

Soru: Futbolcuları tek tek değerlendirmek istemezsiniz ama fark yaratan belki takımı da iten belki beklentinizin de üstünde performans gösteren birisi ya da birileri var mı?

Ersun Yanal: Hiçbir oyuncumun performansında hayal kırıklığın uğramadım. Performanslarla ilgili bazı kriterlerim vardı, oyuncular zaman zaman düşüp zaman zaman yükseliyorlar. Takım olarak istek ve arzularından son derece mutluyum. Daha iyi olabilir tabii. Oyuncularımızla paylaştığımız şeyler var. Dünya Kupası’na katılacak oyuncularımız var. Webo, Emenike, Kuyt, Raul, Bruno gidecek. Bu oyuncularımızla Dünya Kupası’nda olacağız, keşke Türk oyuncularımız da katılsaydı. Oyuncularımızın o noktaya hazırlıkları da bizim için önemli, bu konuyu da paylaşıyoruz. Buradaki performanslarının oraya olumlu etki edeceğini düşünüyorum. Hepsi de takımlarında oynayan oyuncular, eminim sezon sonunda performanslarını yukarıya çekmiş olacaklar, çünkü böyle bir beklentileri de var.

Erten önemli bir yere gelecek...

Genç ve umudumuz olacak oyuncularımız var. Önemli oyuncular olacak birçok oyuncumuz var. Çok kaliteli kalecilerimiz var. Erten’in Türk futbolunda önemli yerlere gelecek, çok gelişiyor, ciddi bir alt yapısı var, entelektüel alt yapısı da çok zengin.

Salih’in oyunculuk karakterinin oturması gerekiyor...

Salih için önümüzde bir süre daha var. Salih’in yetenekleri üst düzeyde, oyunculuk karakterinin de oturması gerekiyor. Fenerbahçe’de oynuyor çünkü. Fenerbahçe dışında herhangi bir takımda oynuyor olsa önemli mesafeler de kat edebilirdi, ama Fenerbahçe’nin ağırlığını ve gücünü kaldırmak için daha entelektüel bir yapıya, daha oturaklı bir yapıya sahip olmak zorundasınız. Bu konuda gelişiyor ve kendine zaman ayırıyor. 2. yarı çok daha farklı bir Salih izleyeceğimizi düşünüyorum. Salih’in özgüveni bizi oldukça umutlandırıyor. Özgüvenini çalışmalarıyla daha da öne taşımasını bekliyorum, buna inanıyorum.

Caner, Emenike ve Sow da genç oyuncularımız...

Genç oyuncularımız içerisinde Alper’in çıkışının çok daha yüksek olacağını düşünüyorum, oldukça fazla beklentim var. Caner de genç – 1988 doğumlu – Emenike öyle Sow öyle. Yaşlı da oyuncularımız var ama Kuyt yaşlı en çok performans sağladığımız oyunculardan biri. Webo da öyle. Bizim takım çalışmayı çok seviyor ve yürekli. Hiçbirini ayırmamak lazım. Tekrar hepsini kutluyorum.

Hiçbir sağlık problemim yok...

Soru: Futbolcularla olduğu gibi taraftarlarla da özel bir bağınız var. Bunu gösteriyorlar, size ulaşmaya çalışıyorlar. Sağlık durumunuz nasıl?

Ersun Yanal: Sağlık konusunda yaşadığım bir sürprizdi. Chek-up’lar sonucunda yaşanan bir sürprizdi. Hiçbir problemim yok. Gayet sağlıklıyım. Başkanımız Aziz Yıldırım’a çok teşekkür ediyorum, Çünkü kritik bir dönem ve kritik bir karar verilmek üzereydi. Stent mi takılacak, ne yapılsın, ne yapılmasın diye düşünülüyordu. Başkanımız bizzat benle gelerek ne yapılması gerekiyorsa yaptırdı ve bana moral verdi. Onun bu moral ve desteği beni çok mutlu etti. Karşılığında da bende sorumluluk duygusu yarattı. Öncelikle Başkanımıza bundan dolayı çok teşekkür ediyorum. Son kontrollerim de yapıldı, gayet iyiyim. Hiçbir problemim yok, spor da yapıyorum. Tam tersi kendimi çok daha iyi hissediyorum. Bugüne kadar da en ufak bir şikayetim ve problemim olmadı. 2. yarıda sağlıklı bir şekilde takımımla birlikte hedefe koşacağım.

Savaş ve açlık olmasın...

Soru: 2014 için yeni yıl mesajınızı alalım son olarak…

Ersun Yanal: 2014 bütün dünyaya, bütün insanlığa, herkese öncelikle sağlık getirsin. Herkes mutlu olsun, herkes mutluluğu hak ediyor. Yeryüzündeki tüm canlılar mutlu olmayı hak ediyor. Herkes mutlu olur diye umut ediyorum. Ama böyle bir dünyada herkesin mutlu olma şansı çok zayıf. Tabii mutluluk için savaşın, açlığın olmaması gerekiyor. Umarım savaş ve açlık olmaz. Türkiye’nin dostluk, barış içinde, huzurlu, ferah bir ülke olmasını diliyorum. Herkesin mutlu olabileceği bir konsensüsün, anlaşmanın olduğu, ayrımcılığın olmadığı, hukukun, düzenin korunduğu çağdaş bir ülke olmamızı diliyorum. Herkesin gönlünden ne geçiyorsa olsun…
(Antu)


BU HABERE EMOJİYLE TEPKİ VER!

Etiketler:
Diğer Haberler
Fenerbahçe'den dikkat çeken istatistik!
Fenerbahçe deplasmanda kayıp!
İLK 11'İMİZ BELLİ OLDU!
Jose Mourinho'dan galibiyet mesajı
En-Nesyri, Mourinho ile zirveye!
Fenerbahçemizin muhtemel ilk 11'i.
Sebastian Szymanski'nin peşini bırakmıyorlar
Fenerbahçe'de Samet Akaydin bilmecesi
Gelecek maçımız
Fenerbahçe
Hatayspor
05.01.2025 | 00:00
FenerKolik Resmi Web Sitesi © 2013-2024 - Tüm Hakları Saklıdır.
by Serkan Acar

Anasayfa    FB TV    İletişim    Reklam