Sezon başında Fenerbahçe'den Empoli'ye kiralanan Salih Uçan, Fenerbahçe, yaşadıkları ve son durumuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Serie A ekiplerinden Empoli'ye kiralanan ve fazla forma şansı bulamayan Salih Uçan, DHA(Demirören Haber Ajansı)'ya konuştu.
İşte Salih'in sorulara verdiği cevaplar:
"KIVIRCIK SAÇLARLA KÜÇÜK GÖRÜNÜYORSUN KESTİR DEDİLER"
- Salih, saç şeklini, tarzını değiştirmişsin. Takımını ve bir kez daha ülkeni de değiştirdin. Yeni hayatın nasıl gidiyor?
Yaklaşık 3 ay olmak üzere buraya geleli. Empoli küçük bir şehir, alışmak kolay oldu. Daha önce Roma'da da yaşamıştım zaten bu yüzden dil sorunum da yok. Arkadaşlarımla hemen kaynaştım, sıkıntı olmadı. Saçlarımı da kestim, küçüklüğümden beri her zaman kıvırcık kullandım. Fenerbahçe'de de bir ara denemiştim, bu kadar kısa olmasa da. Olumlu geri dönüşler aldım. Genelde güzel olduğunu söylediler. Şimdilik böyle devam edeceğim. Sonra eski haline döner, uzatır mıyım, bakalım uzatabilirim de. Kıvırcık çok genç gözüküyorsun, 17-18 yaşında gibisin, kestir, diyorlardı. Ben de böyle bir karar aldım.
Empoli takımında nasıl karşılandın? Buradaki ilişkilerin nasıl?
Çok iyi. Aralarına aldılar hemen, hiçbir sıkıntı olmadı. Zaten İtalyanca da konuşabildiğim için adaptasyon sorunu olmadı, hemen uyum sağladım.
"ARTIK TERCÜMAN KULLANMIYORUM"
- İtalyanca çalışmaya devam ediyor musun?
Roma'dayken bir arkadaşımla birlikte çalıştım. Şu anda da zaten her geçen gün yeni bir kelime öğreniyorsun, soyunma odasında olsun, sahada olsun. Ekstra bir ders almıyorum çünkü şu anki İtalyancam bana yeterli geliyor. Ekstra bir sıkıntı duysam hemen derse başlarım. Tabii ki en iyisi, en süperi olsun isterim ama şu an yettiği için bir ders düşünmedim. Ancak bakalım sene sonunda burada devam mı edeceğim, Fenerbahçe'ye mi döneceğim. Durumlar netleşsin, ona göre bir karar veririm.
- Yani şu an bir tercümanın yok?
Evet, yok.
- Nerede kalıyorsun şu an?
Önce otelde kaldım ama bir ay önce bir ev buldum. Tüm işlerimi kendim yapıyorum. Empoli zaten küçük bir şehir. Yemeğimi kendim yapıyorum, ama sonrasında yıkaması falan çok hoşlanmadığım şeyler. Bazen evde yapıyorum, ama sık sık dışarıda yiyorum, ama abur cubur değil. Sporcu olarak beslenmemi takip ediyorum. Sık sık olmasa da arkadaşlarımla arada dışarıya çıkıyorum, ama sonuçlar da önemli tabii. Şu an takım olarak çok fazla iyi bir konumda değiliz. Biraz daha skorlar geldikçe, daha çok neşemizi buldukça daha çok dışarı çıkarız elbet.
- İtalya tercihi senin için zor değil mi, sert futbol ve savunmaya yönelik oyun daha çok tercih ediliyor burada. Arada bir Sion (İsviçre) denemen var. Türkiye, İtalya, İsviçre Ligi senin için fark ediyor mu, yoksa önemli olan iyi futbol oynamak mı?
Takımdan takıma çok değişiyor. Mesela ben Bucaspor'da oynarken Fenerbahçe'ye karşı bir maçımız vardı, hatırlıyorum geride bekleyeceğiz, onlara karşı, topu kaptığımızda hızlı hücum edeceğiz. Fenerbahçe'de oynarken de genelde Anadolu takımlarıyla maç yaptığımızda aynısı.
"POZİSYONUN DOĞRU İSE SERT FUTBOL DİYE BİR ŞEY YOK"
Şu anda İtalya'da oynuyorum. Sert bir lig, kabul ediyorum ama yine pozisyonu koruduğun zaman o kadar sertlik yok. Pozisyonun doğruysa, o topu doğru kullanıyorsan sert bir mücadeleye girmene gerek yok.
İsviçre daha farklı, çok boş alan var. İtalya'da çok taktik, disipline, defansa önem veriliyor, ama İsviçre'de o kadar yoktu, daha biraz akışına gidiyor.
"ROMA'YA GİTMEK YANLIŞ DEĞİLDİ AMA..."
- Genç yaşında Roma'ya gittin. Roma büyük ve Avrupa'nın sayılı ekiplerinden bir tanesi. Fenerbahçe'den doğrudan Roma'ya gitmek, doğru bir karar mıydı? Bu kararın kariyerini hangi yönde etkilediğini düşünüyorsun?
O zamanki durumu çok iyi hatırlıyorum, halen gözümün önünde. Fenerbahçe'ye geldim ilk yılımda, ağustos ayından ocak ayına devre arasına kadar neredeyse bir veya iki hazırlık maçında oynadım. Bir de bir kupa ve bir lig maçında oynamıştım. Yani çok az oynamıştım, çok gençtim. Menajerim Ömer Uzun'la da konuşuyoruz nasıl bir kariyer planlaması yapabiliriz diye. Aykut Kocaman'la konuştuğumuzda ben Salih'e şans vereceğim, kupa maçlarında oynatacağım kendisini gösterirse, antrenmanlarda da iyi gidiyor zaten, dedi. Bir senem öyle geçti. Onun sonrasında Türkiye Kupası'nı kazandık, Avrupa Ligi yarı finali oynadık.
"PLANLAMA YAPIYORSUN AMA HOCA DEĞİŞİYOR"
İkinci sene ben kafamda kuruyorum hoca bana güvendi, iyi işler çıkardım, Aykut hoca ile çok iyi devam edeceğim, diye ama tak hoca değişiyor. Ersun Yanal geldi. Dediğim gibi, planlama yapıyorsun, kariyerinle ilgili bir şeyler düşünüyorsun ama hoca değişiyor. Futbol anlık, her şey değişebiliyor.
İkinci senemde Ersun hoca ve yeni oyuncular geldi, zaten o sene sonunda şampiyon olduğumuzda çok inanılmaz iyi oyuncu grubu vardı. Forma şansı zordu, oynayan herkes iyi oynuyordu. Ben de iyi ama az oynuyordum, asist yapıyordum vesaire.
Sonra Roma Sportif Direktörü (Walter) Sabatini, ben Avrupa kupalarında oynarken beni izliyor ve beğeniyor. Bakıyor ki ikinci senemde az forma şansı buluyorum, devre arasında şampiyonluğa giderken bana transfer teklifi geldi Roma'dan, 'Salih'i alıp bir takıma kiralayacağız, 6 ay sonra onu geri alacağız' şartıyla. Aziz Başkan da, 'Hiçbir oyuncumu bırakmak istemiyorum, biz bu sene sonu şampiyon olacağız, hiç transferin konuşulmasına gerek yok' dedi.
Sene sonuydu, şampiyon olduk, az forma şansı buldum ve Roma tekrar bir teklif yaptı.
Aziz Başkan ile tekrar görüştük. Avrupa şansı da geldi. Roma büyük bir kulüp ve ben bunu değerlendirmek istiyorum, dedim. O da ben senin gitmeni istemiyorum, senin bu takıma katkıların çok iyi olacak, çok iyi yerlere geleceksin, bu takımı sırtlayacaksın, dedi. Sonra Roma bastırdı ve oraya gittim.
"ROMA'DAKİ KİRALIK GİTSEYDİM HER ŞEY FARKLI OLACAKTI"
Roma'ya gitmek, yanlış değildi. Şöyle oldu: Roma'ya gittim, evet oyuncu kadrosu vardı. Beni çok istediler. Hocamız Rudi Garcia ile hep aynı oyuncular oynadı; ligde, Şampiyonlar Ligi'nde, İtalya Kupası'nda. Bir senem neredeyse hiç oynamadan geçti. İkinci senemde dedim ki: Roma beni kiralayacak ve tekrar oraya geri döneceğim. Ama az oynadım ve kiralık gitmek istiyorum, dedim çünkü bir senem boşa gitti. Roma'da kiralığın kiralığı gibi yeni bir kontrat hazırlanması gerekiyordu. Sabatini beni İtalya'dan başka bir lige bırakmak istemiyordu.
Fenerbahçe'de Vitor Pereira vardı ve takım şampiyonluğa gidiyordu. Aziz başkan da eğer kiralık gitmek istiyorsan geri gel, dedi. Roma da beni geri bırakmak istemedi.
Keşke demeyeyim ama Roma'daki ikinci senemde kiralık gitseydim her şey çok farklı olacaktı.
Benimle durumu aynı olan Parades var mesela. İkimiz de eşit durumdaydık. Ben kiralık gidemedim ikinci senemde, o gitti oynadı, döndü ve yükseldi baya. Ben ise Fenerbahçe'ye döndüm. İki senemde çok iyi oyuncularla birlikte oldum, çok iyi şeyler de öğrendim. Futbol olarak, tempo olarak evet iki sene bana orada kayıp oldu.
"GARCIA BENİ TERCİH ETMEDİ"
- Roma'da tutunamamasının nedenlerini kendine nasıl açıklıyorsun? Garcia'nın seni oynatmaması mı?
Şöyle söyleyeyim: bir de sakatlık geçirdim ben. Bir maç oynadıktan sonra antrenmanda ayak parmağım kırıldı. Yaklaşık 50 gün antrenman yapamadım. Çok uzun bir zaman. Bir de öyle oyuncular vardı ki, iyi oynuyorlar. Bunların arasında oynamak da gerçekten zordu. Oynadığım maçların hepsinde iyi oynadım. Bir maçta mesele "maçın adamı" seçildim. Bir başka maçta mesela asist yaptım. Direk hocaya, Garcia'ya bağlamak istemiyorum ama yine de o iyi oynadığım maçlardan sonra da beni tercih etmedi.
- Salih, seninle ilgili beklentiler var, büyük bir patlama yapman beklentileri var. Empoli küçük bir şehir ve Roma'ya göre küçük bir takım. Roma'dayken kiralık gitseydin zaten böyle bir takıma gidecektin. Gelişmen için buranın sana katkısı olacak mı, buna inanıyor musun?
Bu tarz takımlarda oynayıp yükselmek gerekiyor. 20, 25, 30 maç ne kadarsa. İşte 6 gol, 6 asist vesaire. Örnek veriyorum, bir sınır koymuyorum. İyi oynamak, bir şeyler yapmak gerekiyor. Önemli olan takıma da katkı sağlamak. Buna rağmen takım Serie B'ye (ikinci lig) düşerse sıkıntı var yani. Benim için ve tüm takım için iyi olmaz. Bu tarz takımlarda iyi oynayıp takımı iyi bir yerde bitirmek. O zaman derim ki ben görevimi yaptım.
- Empoli'de teknik direktör değişikliği oldu, Fenerbahçe'de de benzer durumlar yaşandı, yaşanıyor. Sence bu durum futbolcuları nasıl etkiliyor?
Futbolun içinde var bu. Ne ilk ne de son. Bazen bazı oyuncular için teknik direktör değişikliği iyi olur, bazı oyuncular için de kötü olur, ama futbolun bir kanunu bu. Bir takım kötü gidiyorsa sonuçta 25-30 oyuncuyu gönderemiyor bir kulüp, genelde hocalara patlıyor bu tarz şeyler.
- Genç yaşında Fenerbahçe formasıyla şampiyonluk yaşadın. Takım içinde şu an eksik olan ne, sence?
Bu tehlikeli soru. Kolay değil, çok oyuncu gitti, çok oyuncu geldi. Türkiye'ye uyum sağlamaları için biz yabancı oyunculara çok destek veriyoruz, konuşuyoruz, yemeklere çağırıyoruz vesaire ama en iyi oyuncuları getirelim ama yeni oyuncu olduğu için o oyuncuların birbirine uyuşması, anlaşması, saha içinde olsun hemen kolay olmuyor. Zamanla oturur inşallah Fenerbahçe'de. Çünkü çok yeni oyuncu var. Sonradan geç katılan oyuncular var, kolay olmuyor yani zincirleri birleştirmek. Zamanla inşallah düzelir.
"GEÇEN SENE MİLLİ TAKIMA ÇAĞRILMAYI BEKLEDİM"
- Son dönemde milli takımda genç bir yapılanma var ve Lucescu'nun kadrolarında yer bulamadığını görüyoruz. Milli takımın kadrosunda yer almak ve aday kadroya çağrılmak için kendini hangi yönde geliştirebileceğine inanıyorsun? Takım tercihlerinin bunda etkili olduğunu düşünüyor musun?
Altyapılardan beri birlikte oynadığım arkadaşlar şu an Milli Takım'da oynuyor. Geçen sene bekledim birkaç kere, en azından hazırlık maçlarında olabilirdi. Bence burada oynamaya devam ettikten sonra elbet çağrılırım.
- Her şeye rağmen Serie A'da kalmak önemli değil mi? Empoli'de daha uzun süre kalmak ya da İtalya macerasını uzatmak konusunda hedeflerin var mı?
Hedef, günden güne maçtan maça. Biraz sonra antrenmana çıkacağım ve sahanın en iyisi olmak mesela hedefim. Uzun bir hedef yapmıştım, ama sonra canım çok sıkılıyor, çok üzülüyorum. Çünkü dediğim gibi hoca değişiyor, sakatlıklar var. Bir şeyi çok söylediğin, istediğin ve ulaşamadığın zaman canın çok yanıyor, çok üzülüyorsun. Ben bunu yaşadım. Örnek; geçen sene İsviçre'de oynarken, ilk yarı baya goller attım, asistler yaptım, çok iyi gitti. Tam ikinci yarıya başlayacağız, pazar günü maça çıkacağız, cuma günü suni çimde antrenman yaparken top geldi ayağıma, tam pas atarken kramponun çivisi çimde takılı kaldı ve iki ayağım açıldı bir sakatlık yaşadım. Bir ayım gitti mesela. Bundan sonra kendime gün gün hedef koyarım, dedim. Şimdi burada en iyisini yapıp, önüme bakacağım.
"CENGİZ ÜNDER'E MAŞALLAH, NAZAR DEĞMESİN"
- Roma'da şimdi Cengiz Ünder mücadele ediyor. Performansını nasıl buluyorsun ve onu birkaç sezon sonra nerelerde görüyorsun?
Cengiz'le konuşuyorum, maşallah nazar değmesin, iyi gidiyor. İnşallah daha çok gol, asist elinden geldiğince yapar. Cengiz şu an mutlu Roma'da ve kendisi nasıl istiyorsa öyle yapar artık.
- İtalya'da oynayan diğer Türk futbolcularla görüşüyor musun?
Hakan'la (Çalhanoğlu) var, onunla görüşüyoruz. Emre Can'la o Liverpool'da ben Roma'dayken ABD'de hazırlık maçında konuşmuştuk.
- Ersun Yanal ile gelen şampiyonluklarda sen de forma giydin. Ersun Yanal'ı ve o yılki şampiyonluk yürüyüşünü dinleyebilir miyiz senden.
O sene, inanılmaz bir kadro kuruldu. Çok iyi hatırlıyorum, defans hattı olsun, ileri hattı olsun, orta saha olsun giren çıkan oyuncu birbirini asla aratmıyordu. Ersun hoca da bizi iyi çalıştırıyordu, samimi bir şekilde söyleyeyim. Sonuçlardan da belliydi zaten. En önemlisi oyuncu kalitesi çok iyiydi. İlk yarı bitiyordu, biz 3-0, 4-0 öndeydik ki uzun zamandır böyle bir şey olmuyordu. Antrenmanlar da gayet iyi gidiyordu, eğlenceliydi.
- Fenerbahçe taraftarını özlüyor musun?
Özlüyorum tabii. Ben gençliğimi, en güzel yaşlarımı geçirdim orada.
"BEN DE MESUT ÖZİL GİBİ CUMHURBAŞKANI İLE FOTOĞRAF ÇEKTİRİRDİM"
- Mesut Özil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile fotoğraf çektirdiği için Almanya'da büyük tepkilerle karşılaştı. Avrupa'da oynayan bir Türk futbolcu olarak sen bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Cumhurbaşkanımız isterse ben de çektiririm tabii ki fotoğraf. Sonuçta bir Türk oyuncu, Almanlar da bunu biliyor. Bence haksızlık oldu, sonuçta bir Türk oyuncu ve Türkiye'nin cumhurbaşkanı bir fotoğraf çektirmek istediğinde, bir davetiye gönderdiğinde her Türk gider. Sonuçta Almanya'da oynayanların hepsi de Alman değildir. Kendi ülkelerinden birileri çağırdığında başkası gitse aynı şey ona yapılır mıydı, önemli olan o.