Fenerbahçe'nin Brezilyalı oyuncusu Giuliano Victor de Paula, FB TV'de yayınlanan 1'e 1 programına konuk oldu ve birçok konu hakkında açıklamalarda bulundu.
İşte o açıklamalar;
"Pek çok kişinin bildiği gibi Curitiba'lıyım, 27 yaşındayım. Çocukluğum Curitiba'nın mütevazı bir bölgesi olan Vila Lindoia bölgesinde geçti."
Kalbimde hep futbolcu olmak vardı
"Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Maddi şartlar anlamında, karmaşık ve kolay olmayan bir çocukluk geçirdim. Çünkü kalabalık bir aileden geliyorum, ama bir yandan da bir çok arkadaşım vardı. Sokakta geç saatlere kadar pek çok farklı oyun oynadığımızı hatırlıyorum. Bu yüzden çok güzel bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Gerçekten çok fazla şey öğrendim.
Futbolcu olmasaydım, başka ne yapardım, hiç düşünmedim. Kalbimde hep futbolcu olmak vardı. Küçüklüğümden beri hep buna odaklandım. Kendimi başka bir şey yaparken hiç düşünmedim. "
Kariyerime futsal ile Parana kulübünde başladım
"Bir kulüpte oynamaya 8 yaşında başladım. Ben 8 yaşındayken ağabeyim, orduda görevliydi ve bir arkadaşının beni keşfeden Parana kulübünde, önce seçmelere katıldım ve başarılı olduktan sonra, salon futbolu yani futsal ile başladım. 9 yaşımdan 13 yaşıma kadar hem futbol hem de futsal antrenmanlarını birlikte yürütüyordum. 13 yaşıma geldiğimde futbol ile futsal arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. Ben de kendimi daha iyi şartlarda hissettiğim futbolu seçtim; ama kariyerim futsal ile Parana kulübünde başladı. "
13 kardeştik
Daha önce de dediğim gibi kalabalık ve mütevazi bir aileden geliyorum. Annem, babam ve 8 kardeşimlebirlikte yaşıyorduk. Annem ve babam boşandıktan sonra, babamın yeni evliliği ile birlikte toplamda 12 kardeşim oldu. Yani benle birlikte 13 kardeştik. Dolayısıyla çok kalabalık bir aile olduğumuz için, maddi sıkıntılarımız da vardı. Etrafımdaki insanlar futbolcu olabileceğime pek ihtimal vermiyorlardı, ama bu benim hayalimdi. Babam da beni hep destekledi ve bana eşlik etti. Bir süre sonra her şey yolunda gitti ve ben de rüyamı gerçekleştirme ve aileme detsek olma fırsatını buldum. "
Ben çok pozitif biriyim
"Ben çok pozitif biriyim. Her zaman her şeyin iyi tarafından bakmaya çalışırım. Hayatta karşımıza çıkan tüm zorluklar aslında bir şeyler öğrenebilmemiz için karşımıza çıkıyor. Bu açıdan çok pozitif biriyim. Ayrıca çok komik biriyim, şakalaşmayı çok severim. Öğrenmeyi çok seven biriyim, bu yüzden zeki biri olduğumu düşünüyorum. Dil öğrenme konusunda yeteneğim var, gerçekten ilgimi çeken bir konu. Başka pek çok hobim var. Boks ve Jujitsu yapmayı, gitar çalmayı, satranç oynamayı çok seviyorum. Karakter olarak güçlü biriyim; çoğu zaman inatçıyım, ama genel olarak pozitif biriyim.
Yaşadığım ana, iyi veya kötü de olsa değer veren biriyim. Çünkü geçmişte, futbolcu olabileceğime inanmadığım zamanlar çok zorluklar yaşadım. Ama şimdi, tüm bu olanlardan sonra geçmişe baktığımda, şikayet edebilecek hiçbir sebebim yok. Mutlu biriyim, başarılıbiriyim, sağlıklıyım, ailem yanımda ve onlar da sağlıklı. Bana mutluluk veren şey bu."
16 yaşında profesyonel oldum
"Profesyonel olarak oynamaya çok erken yaşta başladım, 16 yaşındaydım. Brezilya U15 Milli takımına pek çok kez çağrılmıştım. 16 yaşında ilk profesyonel kontratımı imzalamam, benim için ilk dönüm noktası oldu. Altyapıda futbol oynarken profesyonel futbolculuğa geçişim ile birlikte kariyerim başlamış oldu. Ve belkide o an ile birlikte hayatım yükselişe geçti. "
Ekmek ve yemek alacak paramız yoktu
Bugün bunu kalbimde bütün mutlulukla anlatabiliyorum. Çünkü geldiğim yer ile gurur duyuyorum. Başıme gelen her şey beni bugüne getirdi. Pek çok insan gerçekleri bilmeden, dışardan baktığında, "futbolcuların parası var, şöhreti var, hiçbir zorlukları yok" diye düşünüyorlar. Ama daha öncede belirttiğim gibi, çok farklı bir ailen geliyorum. Hayatımı anlatma fırsatı bulduğum röportajlarda ailemden sürekli bahsediyorum. Çocukluğumda bir akşam karnımın çok aç olduğunu hatırlıyorum. Aslında tüm ailem için geçerli bir durumdu, çünkü maddi imkansızlıklarımızdan dolayı, zaman zaman ekmek veya yemek alacak paramız yoktu.
Anneme; "karnım çok acıktı" diyerek ağladığımı hatırlıyorum. Annem de bana su içip, uyumamı söylemişti. 6-7 yaşlarında bir çocuk olduğunuz zaman, böyle bir durum sizde iz bırakıyor. Şimdi olduğum yere ve başardığım şeylere baktığımda; önce kişiliğime, sonra kariyerime baktığımda, gerçekten çok farklı bir noktadayım. Geçmişe baktığımda gurur duyuyorum ve fırsat buldukça bu hikayeyi anlatıyorum. Şu an olduğum yerden bağımsız olarak, o zaman yaşadıklarım , benim bugün "ben" olmamı sağladı. "
İdolüm Ronaldinho Gaucho
Gençken idolüm hep Ronaldinho Gaucho oldu. Oynamaktan hep zevk alan, hep güleryüzlü, çok kalitelive farklı bir oyuncuydu. Saha dışında da çok karizmatik biriydi. Bu yüzden futboldaki en büyük idolüm hep Ronaldinho oldu.
Parana A takımına çıktığımda henüz 16 yaşındaydım ve o dönemde Parana çok iyi bir takımdı. Güney Amerika'nın Şampiyonlar Ligi olan Libertadores'te oynuyordu, ama aynı sene Brezilya Ligi'nde bir alt lige düştük. Çok baskı olan bir dönemde A takıma çıktım ve bazı maçlarda forma şansı buldum. Ama sene sonunda bir alt lige düştük. 2. ligde oynamak bana inanılmaz bir tecrübe kazandırdı. Çünü 16 yaşımda, neredeyse tüm maçlarda oynama fırsatı buldum. 1 sene sonra İnternacional takımına transfer oldum. Ama Parana'da yaşadığım bu tecrübe, bana gerçekten özgüven kazandırdı. "
Internacional kariyerim için büyük bir sıçramaydı
Transferimde çok mutlu olmuştum. Çünkü hayatım ve kariyerim için çok büyük bir sıçramaydı. Brezilya'da çokbüyük bir kulüp olan İnternacional'a transfer olmuştum. Ve benim için de çok önemli bir değişimdi bu, kariyerim için büyük bir adımdı. Gerçekten çok mutlu olmuştum. O dönemde İnternacional'ın çok kuvettli, ünlü futbolculardan oluşan ve hep şampiyonluğa oynayan bir kadrosu vardı. Bana bu fırsat geldiğinde ikinci sefer düşünmedim bile.
18 yaşımda Internacional gibi bir takımda oynamak, benim için bir rüyayı gerçekleştirmek anlamına geliyordu. 2009 yılı Inernacional ile tüm kulvarlarda finale kadar gittiğimiz bir yıl olmuştu. Ligi Flamengo'nun arkasında 2. olarak tamamlamıştık. Yine önemli bir tunuva olan Brezilya Kupası'nda 2. olmuştuk ve Libertadores'te finale çıkmıştık. Libertadores Kupası benim için çok önemliydi, çünkü takımın as oyuncularından biri değildim. Ama sonradan oyuna girdiğim her maçta gol atıyordum. Takımın şans getiren bir parçası olmuştum."
Libertadores Kupası'nda turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmiştim
"2010 yılında Libertadores Kupası'nı kazandığımızda 20 yaşındaydım ve turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmiştim. Bu benim için her zaman çok önemli bir anı oldu. O dönem herkesin hatırlayacağı bir maç vardı. Bir Arjantin takımına karşı evimizde 1-0 kazanmıştık. Arjantin'deki maçta 88. dakikaya kadar 2-0 gerideydik. Maçın bitmesine 2 dakika vardı ve elenmek üzereydik taraftarlar meşaleler yakarak kutlamalara başlamıştı bile. Sahanın içi dumanla kaplanmıştı. Ve ben oyuna girdim, topu aldım, şut çektim ve bitime 2 dakika kala bir gol attım. Attığım gol duman sebebiyle televizyonda gözükmemişti. Bu gol sebebiyle, Porto Alegre'deki Internacional taraftarları beni hep iyi hatırlarlar. "
Bronz top ödülünü kazandım
"U15, U17, U20 olmak üzere tüm genç milli takımlarda oynama fırsatı buldum. Bu tabii ki A Milli takıma çağrılacağınız anlamına gelmiyordu ancak yine de imkanımızın olduğuna inanmamızı sağlıyordu. U20 Dünya Şampiyonası'nda Gana'ya finalde penaltılarla kaybetmiştik. Kaybettiğimiz için üzgündük, ancak güzel bir tunuvaydı. Ben takımın kaptanıydım, turnuvada bronz top ödülünü kazanmıştım.
O kadroda şu anda Çin'de oynayan forvet oyuncusu Alan Kardec, yine Çin'de oynayan ve daha önce Shaktar'da oynamış Alex Teixeira, Şu anda Sevilla'da oynayan Ganso, Douglas Costa, İtalya'da oynayan Rafael Toloi ve Barcelona'ya gidip daha sonra başka bir takıma kiralanan sağ bek Douglas gibi kariyerinde başarılı olmuş pek çok oyuncu vardı. "
Kaka, Robinho, Marcelo gibi oyuncularla oynamak çok özeldi
"Brezilya'da çok fazla iyi oyuncu olduğu için milli takımın bir parçası olmak gerçekten çok zor. Henüz 20 yaşında futbolcu olarak ve milli takımda oynayarak, en büyük iki hayalimi gerçekleştirdiğim için kendimi çok tatmin olmuş hissettim. Sahada Kaka, Robinho, Marcelo, Dani Alves gibi tanınmış oyuncularla yan yana oynamak, benim için çok özeldi.
Ukrayna'ya transferimde maddi şartlar kararımı vermemde etkili oldu. Tam o sırada Libertadores'in en değerli oyuncusu seçilmiştim. Ama şu anda 20 yaşında, aileme yardım edebilmek adına finansal şartları göz önünde bulundurdum ve tabii ki oynamaya devam etmek istiyordum. Ukrayna'da oynadığım 2012 ve 2013 yıllarında da milli takıma her seferinde çağrıldım. Dolayısıyla yanlış bir seçim olmadı benim için. Pozitif ve bana tecrübe katan bir karar oldu.
Ukrayna'da 3.5 yıl yaşadım ve adapte olmam yaklaşık 1 yılımı aldı. İlk defa Brezilya dışına çıkmıştım. -25 derecelerde, soğuk ve karlı bir kıl döneminde gitmiştim. Farklı bir dil, farklı bir yemek kültürü, farklı bir kulp ve atmosfer, her şey farklıydı benim için. Başlarda biraz sıkıntı yaşadım. İlk yılım çok zor geçti ve çok başarılı olamadım. Başlarda biraz zorlandım. Daha sonra adaptasyon sürecini atlatmaya, dili biraz öğrenmeye ve ufak tefek konuşmaya başladım. Her şey yolunda gitmeye başladı. Kendimi çok geliştirdim ve başarılı oldum."
Brezilya Milli Takımı'nda oynamaya devam etmek istiyordum
"Ukrayna ile Rusya arasında Kırım şehrinde yaşanan anlaşmazlık nedeniyle, büyük bir politik kriz ve savaş vardı. Bu durum; bende ve ailemde tehlikeye yakın olan diğer oyuncularda da olduğu gibi huzursuzluk yarattı. Kararımı etkileyen sebeplerden biri de bu durum olmuştu. Diğer bir sebep de, daha göz önünde olabileceğim bir yerde oynamaktı. Çünkü Brezilya Milli Takımı'nda oynamaya devam etmek istiyordum ve Dnipro'da bu artık mümkün olmuyordu. Dolayısıyla şartlar bunu gerektirdi. Ayrıca evime, alışık olduğum kültüre, yemeklere dönemk, aileme yakın olmak da her zaman iyidir ve Brezilya'ya dönme kararımda bu da etkili oldu. Tüm bu sebeplerden dolayı Brezilya'ya dönme kararı aldım."
Lucescu'dan davet aldım
"Rusya'ya transfer olma fırsatı karşıma çıktığında, Ukrayna'dan zaten tecrübem vardı. Kültür ve iklim şartlarının benzer olduğunu biliyordum. Dili artık anlayabiliyordum ve az da olsa iletişim kurabiliyordum. Maçlar hakkında bilgim vardı. Şimdi Türkiye Milli Takımı'nın antrenörü olan Lucescu'dan davet aldım. Kendisi Shaktar takımını çalıştırdığı dönemde, onun ekibine karşı pek çok kez oynama fırsatı bulmuştum. Beni aradı ve oraya gitme konusunda istekli olup olmadığımı sordu. Ben de tabii ki isteyeceğimi söyledim ve transfer görüşmeleri başladı. Sonunda Zenit'e transfer oldum. İlk yılım kariyerimdeki en iyi yılımdı.
O sezon 17 gol atıp 14 de asist yapmıştım. Bireysel olarak en başarılı olduğum dönemdi. Benim için, UEFA Kupası'nda İsrail temsilcisi Maccabi karşısında oynadığımız maç çok özeldi. 75. dakikaya kadar 3-0 gerideydik ve maçı kaybetmek üzereydik. Ama önce beraberliği yakaladık daha sonra 4-3 kazandık. Bu maçta 3 asist yaptım ve 1 de gol attım. Bu sebeple bende iz bırakmış bir maç.
Camilerin olduğu tarihi bölgeleri gezmiştim
"Çok fanatik, futbolu seven, futbol ile yaşayan ve futbola heyecan duyan bir kitle. Gerçekten çok büyük bir kulüp. Dolayısıyla Fenerbahçe'den teklif geldiğinde, kulüp hakkında zaten bilgi sahibiydim. Ayrıca Josef De Souza'yı aradım ve sordum, bana kulüp ve şehir hakkında bilgiler verdi. Buraya transfer olmadan önce de gezmeye gelmiştim ve İstanbul'u tanıma fırsatım olmuştu. Daha çok camilerin olduğu tarihi bölgeleri gezmiştim. Şehir turu yapan otobüslere binmiştim, Kapalı çarşıya gitmiştim, çay içmiştim, adını hatırlamadığım tatlıdan yemiştim, ama baklava değil, diğer meşhur tatlı. Ufak bir tatlı her yerde var. Hatta evime bile götürmüştüm. Şöbiyet olabilir."
İlk maçım çok güzeldi
"İlk maçım çok güzeldi. Bir derbi maçıydı ve ilk 11'de başlamayacaktım. Maç öncesi sahaya çıkıp, ısınma hareketleri yaptığım esnada taraftarlar "Giuliano, Giuliano" diye ismimi bağırmaya başladı. Adımı bağrıldığını duyduğum an ve taraftarlara gidip, onları selamladığım an beni çok duygulandırdı ve çok mutlu oldum.
Derbide penaltıdan golü attığınız zaman öncelikle çok rahatlamış hissediyorsunuz. Daha sonra taraftarlara bakıp; onları zıplarken, birbirlerine sarılıp, bağırırken görmek çok eşsiz bir duydu. Bu duyguyu sadece yaşayan bilir, kelimelerle tarif edilebilecek bir durum değil. Ama gerçekten çok güzel bir duygu. "
Fenerbahçe çok büyük bir kulüp
"Kıyaslamaların yapılması ve insanlarda büyük beklentiler yaratmak her zaman zordur. Ama saha içinde elimden gelenin her zaman en iyisini yapacağım konusunda emin olsunlar. Başarılı olmak, gol ve asistlerle takımıma yardım etmek adına, sahada kanımın son damlasına kadar koşacağım. Çünkü birlikte başarabiliriz. Burada çok mutluyum, kendimi evimde gibi hissediyorum. Şehiri çok seviyorum, kulübü çok seviyorum. Gerçekten çok büyük bir kulüp. Ama değişen çok fazla şey oldu. Birçok yeni oyuncu geldi. Yeni bir teknik direktör ile çalışıyoruz. Henüz gelişim aşamasındayız. Bu biraz zaman gerektiren bir durum, bir gecede olacak bir şey değil; ama taraftarlarımız rahat olsunlar. Her birimiz bu kulübü zaferler dolu, her turnuvada şampiyonluğa oynayan günlerine döndürmek için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. "
Türkçe benim için çok zor bir dil
"Çoğunlukla yabancılar. Souza, Soldadı, Isla, Zenit'te birlikte oynadığım Neto. Genel olarak yakın ve birlikte olduğum insanlar bunlar. Mario Card diye bir oyun oynuyoruz. Roman bu oyunda gerçekten çok iyi. Mehmet Ekici'de aynı şekilde. Neto da aynı şekile çok iyi oynuyor. Souza gerçekten çok kötü . Isla da satın aldı ama henüz nasıl hızlandığını bile bilmiyor.
Mesela yemek... Yemek konusunda Brezilya'da yediğim her şeyi burada da yiyebiliyorum. Rusya ve Ukrayna'da yemek kültürü ile ilgili yaşadığım zorluklara baktığımda, burada hiç bir sıkıntı yaşamıyorum. Tek yaşadığım zorluk dil konusunda, çünkü Türkçe benim için çok zor bir dil. Tabii ki farklı bir kültür, ama adapte olmakta hiçbir zorluk yaşamıyoruz. "
(Ajansspor)