Konyaspor ile Türkiye Kupası’nı kazanan ve yeniden F.Bahçe’ye dönmesi beklenen Aykut Kocaman, Turkcell TV aplikasyonunda yer alın Life+ TV’de Spor Meydanı programına katıldı.
Gündeme dair önemli açıklamayan yapan Kocaman, Milli Takım’dan F.Bahçe’ye, Alex’ten F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a kadar çarpıcı açıklamalarda bulundu:
'Aziz Yıldırım ile ortak noktamız F.Bahçe'
“Aziz Yıldırım için de, Aykut Kocaman için de aslolan Fenerbahçe ve menfaatleri. Başka bir cümle etmeye gerek yok. Sayın Aziz Yıldırım ve kendi adıma bunu söyleyebilirim. Ortak alanımız Fenerbahçe’dir. Fenerbahçe’nin layık olduğu yere gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer bunda benim katkım olacaksa, bu katkıyı seve seve vermeye hazırım. Aziz Yıldırım’dan hiçbir şartım olmadı. Esas olan iştir, çalışmadır, başarıdır ve gidişattır. Bunların ötesindeki şeyler sadece Fenerbahçe için değil bütün kulüpler için önemli değildir. Bu ülkenin insan yapısını biliyorum. Bu ülkede her şeyi gördüm, geçirdim. Önemli olan gidişat ve başarıdır.”
Takımı istememek absürt
“Ülkenin temsil yeri bambaşka. Ben de çok isterim A Milli Takım’ın başına geçmeyi mama doğru zamanda doğru yerde olmak gerekir. İstememek absürt olur.”
'Kendi dünyasına uygun oyuncu seçmekte özgür'
"BİZDEN Vukoviç milli takıma gitti, Riyad gitti, Skubiç devamlı gitmeye başladı, Amir genç milli.. Yani yabancı oyuncularımızı Milli Takım’a yollamaya başladık ama yerli oyuncularımızdan hiç gönderemedik.. Benim vurgum şuraya.. Tabii Milli Takım Teknik Direktörü kendi dünyasına uygun oyuncu seçmekte özgürdür ve hiç kimsenin bir şey söyleme hakkı yok.. Maç kadrosu için hiçbir şey demiyorum.. Ama 26 kişilik maç kadrosu seçilirken 40 puan almış bir takımdan, 17 maçta 9 gol yemiş bir takımdan, Türkiye Kupası’nı kazanmış bir takımdan, ki F.Bahçe, Beşiktaş, G.Saray, Trabzonspor, Başakşehir hepsini geçerek bunu yapmış, oyuncu alması gerekiyordu Futbol Direktörü’nün.. “
‘F.Bahçe kadrosu Türkiye’nin en iyisi’
“F.BAHÇE’NİN kadrosu bireysel anlamda Türkiye’nin en iyi kadrosu. Beşiktaş’tan aşağı kalır yanı yok. Beşiktaş’ta 2 senedir şampiyon olan takımın büyüyen oyuncuları var. Aldığı sonuçlardan dolayı Fenerbahçe’nin oyuncuları değersiz olarak nitelendiriliyor.
2 sene önce buraya gelen Van Persie’den daha iyi kaç forvet bulabilirsiniz? Futbol ortamımız oyuncuları değersizleştiriyor. Düzenli bir takım için işleyen oyuncudan ziyade şapkadan tavşan çıkaran oyuncu arıyoruz.”
‘Bir kaleciye daha ihtiyaç var’
“VOLKAN Demirel tek ana kaleci olarak gözüküyor. Hedefimiz her kulvarda final olacağı için 60 küsur maç oynayacağız. Fenerbahçe’nin en az onun klasında bir kaleciye ihtiyacı var.”
'Valbuena'da Kuyt'ı görüyorum'
“Valbuena’yı gerçekten beğeniyorum.. Defalarca Fransa milli formasını giymiş, üst seviyede futbol oynamış.. Ama hala bugün futbola başlamış ve çok ihtiyacı varmış gibi iştahlı top oynuyor.. Benim onda gördüğüm teknik, son paslar, adam eksiltme, beceriden öte gördüğüm en önemli şey Kuyt’ta gördüğümle aynı.. Son ana kadar direnen ve vazgeçmeyen bir oyuncu olması.. Yakından tanıma şansım olacak mı bilmiyorum ama olursa en çok bunu gözlemleyeceğim.. ‘Acaba yanıldım mı yanılmadım mı?’ diye.. Valbuena ile ilgili çok olumluyum.. Bunun temel nedeni de sahip olduğu teknik beceriden çok taşıdığı oynama arzusu..”
'Alex mevzusu nedir anlayamadım!'
"Alex polemiği nedeniyle ‘Aykut Kocaman yıldız sevmez’ lafı yersiz bir şehir efsanesi haline dönüştü."
“BELKİ de Alex polemiği nedeniyle ‘Aykut Kocaman yıldız sevmez’ lafı yersiz bir şehir efsanesi haline dönüştü.. Halbuki biz o dönem F.Bahçe’de takımı Alex’in etrafına kurduk.. Alex en faxla süreyi benim zamanımda almış.. Nedir yani bu Alex mevzuu, nedir, kriterleri nedir, anlayabilmek mümkün değil. Sakat olduğu, cezalı olduğu zamanlar dışında hemen hemen bütün maçlarda oynamış, en formda dönemini en yaşlıyken benim zamanımda geçirmiş.. Sonra niye bu yakıştırmalar anlayabilmem mümkün değil..
BENİ birazcık tanıyanlar şunu bilir, ben yaptığım hatalarla yüzleşirim.. E dolayısıyla şunu anlayamıyorum mesela: Bu yargıyı oluşturan kriterler nedir? Bana ‘Savunma futbolu oynatıyorsun’ da diyorlar.. Ben de diyorum ki 108 maç F.Bahçe’nin başında çıkmışım.. Bu dönemde 4 büyük takım arasında en fazla gol atan F.Bahçe olmuş, eğer buysa kriter.. En fazla puan toplayan takım da F.Bahçe olmuş.. Ve Türkiye’de en fazla yargılanan insan da benim..”
'F.Bahçe taraftarının büyük tepkisi var'
“Manisaspor maçında 45 bin kadın vardı içerde, 15 bin erkek dışardaydı.. Amcası orda, abisi orda, dayısı orda.. Peki ya şimdi? En kritik maça, Başakşehir maçı, kupa alınacak belki de, 6 bin seyirci.. Yani burda büyük bir tepki var.. Bu tepkinin kaynağını bulmak lazım.. Bunun nedenini bulmadan da, şu anda dışardaki bir profesyonel ama bir F.Bahçeli olarak söylüyorum, F.Bahçe taraftarıyla güçlüdür.. Taraftarsız bir F.Bahçe atlar, zıplar, ancak bu kadar olur.., takım aidiyetini kaybetmiş, bireyselleşmiş, kopuk bir oyuncu grubu görüyorlar. Yapmak istediğim en önemli şey taraftarla takım arasındaki bu duyguyu yeniden tesis etmek olacak."
'Tüm Konyaspor’u transfer ederim’
“İMKÂNIM olsa bütün Konyaspor takımını gittiğim yere götürmek isterim. Hem ben onlara hem onlar bana çok güvendi. Sadece Ömer Ali’yi değil hepsini seve seve alırım.”
'Zehir varsa panzehir de var'
Kocaman: "Hem topa sahip olacaksın, aynı zamandan rakipten topu çok çabuk alıp önce direkt sonra set hücumuna geçeceksin... F.Bahçe'nin de buna dönmesi şart"
“Barcelona mı, Juventus mu, Real Madrid mi örneklemelerini vermeden evvel hemen araya şunu sokmam lazım.. Son 3 yıldır, özellikle Luis Enrique geldikten sonra çok gözlemlendi: Barcelona ‘nın da o hegemon futbolu biraz parçalandı.. Hala var izler ama izler kaldı sadece.. Çok fazla bu oyunu değil, biraz daha direkt toplarla öndeki üçlünün üzerinden oynama geldi.. Önce yerleşip sonra zehirli iğneyi sokmaktansa önce öndeki üçlüyle işi bitirme, aynı zamanda da topu tutmaya döndü..
ÇÜNKÜ dünyada her şeyde olduğu gibi futbolda da zehir var; panzehir var.. Zehiri Barcelona buldu, çok uzun yıllar futbola hükmetti.. Ve panzehiri diğer takımlar geliştirdi.. Son oynadığımız Konya-Başakşehir finali de bir şekilde bunun örneklemelerinden.. Zehir Başakşehir’deydi, panzehir Konya’da.. Benim de gıpta ettiğim bu oyun artık çözülen bir oyun haline geldi. Bu oyun artık karma bir oyun haline döndü..
'DÜNYA BUNA GİDİYOR'
BARCELONA da buna dönüşmeye çalışıyor. Juventus yaptığı. A.Madrid çok daha farklısını yapmaya çalıştığı, Real Madrid’in ise karmasını yaptığı bir sistem bu.. Barcelona’nın o amansız gücünden mecburen kaynaklanan savunma futbolundan hücuma yatkın karma bir futbola dönüşen yeni bir sistem.. Chelsea de yapıyor bunu.. Hem topa sahip olacaksın, aynı zamandan rakipten topu çok çabuk alacaksın, rakipten topu kaptıktan sonra set hücumu yerine önce direkt hücumu deneyip, olmazsa set hücumuna dönen bir futbol sistemi. Dünya buna gidiyor ve bunu en iyi yapanlar ön almaya başladı. Buna dönmek şart..”
‘Hakemlerin beden dilini görüyorum’
“BU sezon Konyaspor’a yapılan hakem hatalarının iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Hakemlerin beden dilini, yapmaya çalıştıklarını görüyorum. Sistematik kelimesini kullanmasam da içimden geçen bu.”
‘Ne oldu da F.Bahçe bu hale geldi’
“İMZA attığım andan itibaren karşılaşacağım bir sürü sorun var. Yapacağım tek şey ‘ne olmuş da bu kulüpte bu oyuncular bu hale gelmiş’ sorusunun yanıtını bulmaya çalışacağım.
Fenerbahçe dünya standardında bir takım olmak istiyorsa dünyada oynanan oyun ne ise buna uygun davranmak zorundasınız. Hiçbir futbolcuya önyargım yok. Top rakipteyken artık herkes savunmacı. Topun da kıymetini bileceksiniz topa sahip olacaksınız.”
'Problemimiz Lens değil'
Kocaman: "Yıldız oyuncunun takımın yükünü çeken oyuncu olması gerektiğini düşünüyorum.. Yıldız gerçekten elini taşın altına sokar. Lens’i veya başkasın tarif ederek konuşmuyorum."
“BEN yıldız oyuncunun takımın yükünü çeken oyuncu olması gerektiğini düşünüyorum.. Yıldız gerçekten elini taşın altına sokar, sorumluluk alırsa zaten başımın üstünde yeri var.. Yıldız tabiri konulan pek çok oyuncuyla 2.5 sene çalıştım ben F.Bahçe’de. Benim zamanımda en fazla golü attılar, en fazla süreyi aldılar, en fazla asisti yaptılar.. Ama bu durum başka türlü yansıtıldı. Ben işimi yaparım kenara çekilirim. Ben de yıldız oyuncuydum. Kendime yapılmasını istemediğim hiçbir şeyi başkasına yapmadım..
YILDIZ oyuncu vermeden almaya doğru gidiyorsa, yani ‘Arkadaşlarım topu kazansınlar, bana versinler, ben oynayayım’ tarzı bir anlayış kalmadı artık.. 20 sene evvel bu oyun vardı.. Bu oyunun da son temsilcileri bizdik.. Lens’i veya başkasın tarif ederek konuşmuyorum böyle, bunun altını çiziyorum..
LENS 17-18 milyon Euro para verilerek Sunderland tarafından transfer edilmiş. İngiliz takımları bize göre transferde daha az hata yapar. Şimdi bu oyuncular olumsuz çok özellik varsa bunu görmemiş olamazlar. Orada belki uyumsuzluk olmuş olabilir. Bunların hepsi de değerli futbolcular. Yeteneksiz olup da 18 milyon Euro’yu görmek çok mümkün değil tabii ki.
BAKIN burası Türkiye.. Bizim problemimiz Lens filan değil.. Bizim problemimiz grupları da bireyleri de verimsizleştirmek. Düzen yok, düzen kurmaya da izin yok.. Hep anlık olaylardan anlık çözümlere doğru gidiyoruz. Bütün problemleri ya kapının arkasına ya halının altına atmaya çalışıyoruz. Ondan sonra da oluşan yeni problemi çözmek için bir öncekini halının altına atıyoruz. Zarar veren bir sarmal bu. En fazla da kendimize.”
'Ayrılık nedenim 3 Temmuz stresi'
"F.Bahçe Teknik Direktörlüğü sadece idman yaptırmak değildir, pek çok şeyi beraber yönetmeniz gerekir. Ama bu ablukayla savaşma hali değildir."
“ESAS itibarıyla benim ayrıldığım gün 3 Temmuz sürecinin bende yarattığı stres, gerilim ve yorgunluktu.. Ben başkanla yaptığım görüşmeden sonra ordan ayrılırken temel neden şuydu: Yorgundum ve başkanla yaptığım görüşme, bir adım sonrasında hem bana ve takıma doğru kararlar vermede büyük zararlar vereceğimi düşündürdü. Gerçekten zihinsel olarak çok yorgundum, her şeye açık görüyordum kendimi. Çekilmeyi doğru buldum. O çekilmeyi doğuran şey de 3 Temmuz sürecidir.
YANİ sahadaki performanstan ziyade, özellikle ertesi sene, saha dışındaki her şeyle uğraşmaya çalıştım. Normal zamanlarda F.Bahçe Teknik Direktörlüğü sadece idman yaptırmak değildir, pek çok şeyi beraber yönetmeniz gerekir. Ama bu, bir taraftan da kulübün etrafına çökmüş bir ablukayla savaşma hali değildir. Ben bunu da yaşadım o dönemde ve çok yoruldum..”
‘Futbola bakış hastalıklı’
“TÜRKİYE’DE futbola bakış hastalıklı. Son derece sığ analizler yapılıyor. 2011’de şampiyon olduk. Arkasından malum süreç ve takımın en çok gol atan 3 oyuncusu gitti. 24 saatte forvet bulmak zorunda olduğumuz bir dönem yaşadık. Rakiplerimizin ise kırmızı kartlarının ertelendiği bir sezondu. O iki sezonda en çok gol atan, en çok galibiyet alan takımdık. Ama adımız savunmacı Aykut’a çıktı. Düzenli oyun ‘sıkıcı oyun’ diye lanse ediliyor.”
‘2012’de şampiyon olamayacağımızı biliyorduk’
“3 Temmuz’dan sonraki sezon, belinden aşağısı kesilmiş takım olarak hem lig hem kupa şampiyonu olabilirdik. Ama 12 Mayıs 2012 asla olamayacağımızı bildiğimiz bir gündü. Öyle de sahaya çıktık. ‘Bu kadar iş yaptık hem lig hem kupa şampiyonu oldular’ diyeceklerdi.”
(Sampiy10)