Öyle bir maç oldu ki 4'ü, 5'i çok rahat bulacağımız bir maçta ilk golü atıp bıraktık. Eğer Trabzonspor'lu oyuncular çirkefleşmese açıkçası ikinciyi atmaya da pek niyetimiz yoktu. Ama sağolsunlar Başta Salih ve Sadi Tekelioğlu olmak üzere tüm Tranzon'lular bizi gole teşvik etti...
Bizim açımızdan çok iyi bir maç başlangıcı oldu, tıpkı son haftalarda ki gibi. Trabzonspor'un buraya beraberliğe geldiği çok açık ortadaydı. Dolayısıyla golü de erken atmak gerekiyordu, zira golsüz geçen her dakika rakibe yarardı. Pereira ve oyuncular da öyle düşünmüş olacak ki Nani'nin klas çalımları, sonrasında Molde maçını anımsatan paslaşmalar ve de Nani'nin şık vuruşuyla öne geçtik. İlk yarıda özellikle kanatlardan sıfıra inip çevirdiğimiz toplarda biraz daha becerikli olabilsek şuanda Pereira'nın bu maç için uyguladığı taktiği göklere çıkarıyorduk. Portekizli hoca Trabzon savunmasının bu konuda ki zaafını görmüş olacak ki, ortadan hiç delmedik savunmayı. Sürekli kanatlardan çizgiye indik. Fakat adına beceriksizlik mi dersiniz yoksa şanssızlık mı bilemem ama bi türlü ikinci golü atamadık. Bu kadar kanat akınının üzerine, bir de rakibin sol beki oyudan atılınca bizim için maç kaymaklı ekmek kadayıfına dönmüştü.
İkinci yarıya başlarken sanırım hepimizin aklında farka gitme düşüncesi vardı. Çünkü sahada öyle bir rakip düşünün ki, forvetin arkasında oynayan ve takımın yaratıcılık gücünü üstlenen (Özer, Ekici, Erkan) oyuncular oyundan alınmış, forveti de (Ndoye) daha ligde gol atamamış. Yani tek amaç aman rezil olmadan şu Kadıköy'den çıkayım düşüncesi. Biz ise maalesef yüklenip 2-0'ı yakalamayı değil de, rakipten kapacağımız toplarla çıkacağımız kontralardan gol bulmayı düşündük. Ve sahada da bu yapıya uygun oyuncular yoktu. Rakibin bu mantalitesine bizim verdiğimiz tepki de doğal olarak maç sonu bize çirkeflik olarak geri döndü... Biz yüklenip ikinciyi atmadıkça, rakip umutlandı ve baktı ki Fenerbahçe'li oyuncular çok sakin hata yapmayacaklar. Maçı çirkinleştirip oyunu germeyi amaçladılar ve nitekim başardılarda. Öyle ki Gökhan Gönül gibi bir adam bile sinirlendi. Ve ne enteresandır ki Trabzonspor maçtaki ilk ve tek tehlikeli atağını yine bu dakikalarda yaptı. Ama işte Allah'ın sopası yok. Gol bulurum ümidiyle maçı çirkinleştiren oyuncular, bu gerginlikle topu pozisyon yokken kornere attı, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde hakem taç atışına hükmetti. Nihayetinde de maçın yıldızı kesti, sezonun yıldızı dokundu ve rakibin fişini çekti...
Bu maçtan çıkarılacak en önemli ders şu: ACIMAYACAKSIN. Avantajı eline aldıktan sonra ikinci golü bir an önce atacaksın. Futbol bu karambolden olmadık bir gol yersin ( Ç.rize, Bursa, Antalya, Beşiktaş maçlarında olduğu gibi) sonra çıkarmak için kırk takla atarsın. Oysa avantaj bizdeyken yüklenip atsak maç sonu kırk takla atacağımıza, gol sonrası Nani'nin taklalarını izleriz. Bir de dikkat ettim de maçlarımız yavaş yavaş Aykut hoca döneminde ki o 18'de 17 yaptığımız serideki maçlara benziyor. O dönemde takım maça çok iyi girer 2-0'ı bulur sonra rölantiye alırdı oyunu. Burda ki tek fark Pererira 1-0'da rölantiye alıyor oyunu. Ama ümitsiz değilim, bunu da öğrenecektir Vitor. Çünkü öğrenmek için, bizden biri olmak için çok çaba gösterdiği açık. Attığımız ikinci golden sonraki sevinci için 'taraftara teşekkür etmek için öyle sevindim'dedi Portekiz'li hoca. Bu da bize bağlılığının göstergesi bence..
Son söz; VİTOR'U SEVİN, ÇÜNKÜ O BİZİ ŞAMPİYON YAPACAK!!