Maçı yazmaya başlamadan önce, maç öncesi Fenerbahçe taraftarlarına Amsterdam'da yapılan çirkin tahrik ve saldırıdan bahsetmek istiyorum. Zaten yazımın başlığını da bu olaya ithafen yazdım. Amsterdam, Amsterdam olalı böyle karışıklık görmemiştir. Hele futbol maçı yüzünden asla görmemiştir. Bu ne Türk ve İslam nefretidir, bu ne Fenerbahçe düşmanlığıdır anlayamadım. Hadi Türkiye'de alıştı bizim taraftarımız biber gazı yemeye ama Hollanda'da da bu muameleyi görmek, hemde durduk yere beni şaşırttı açıkçası. Ama yine de herşeye rağmen Amsterdam'ı İstanbul'a, O stadı da Kadıköy'e çeviren taraftarlarımıza helal olsun diyorum. Zaten gecenin yıldızı da bana göre onlardı. Ve hiçbir sebep olmamasına rağmen taraftarımızı kışkırtan ve tahrik eden Hollanda polisi ve orada ki insanlara da NE AJAX'INIZ? Diyorum...
Maça geçecek olursak; aslında ilk 80 dakika futbol adına sahada pek bişey yoktu. Zaten buna en güzel örneği Tivibu spikeri Sayın Murat Kosova maçı anlatırken verdi ve ilk yarının sonunda 'ilk yarıda izlenecek tek şey Fenerbahçe taraftarının şovuydu' dedi. Hakikaten de öyleydi. Ev sahibi zaten kaleye isabetli ilk şutunu attığında dakika 84'tü. Yani o kadar etkisiz bir Ajax'a karşı oynadık. Buna karşılık bizim oynadığımız futbola ise anlam veremedim. Sürekli kayan futbolcular, köşeye sıkışan toplar, savunmadan bir türlü çıkaramayan oyuncular. Sanki sahada top oynanmıyordu da bir kör dövüşü vardı. Şark kurnazlığı yaparak, bizim oyuncularımız kaysın diye zemini bolca ıslatan Ajax'lılar, bu zeminde 2 önemli futbolcularını sakat verdiklerinde dakika henüz 60'dı. Yani bir nevi Allah'ın adaleti işledi. Ama merak ediyorum, hiçbir futbolcumu krampon seçmeyi bilmez maçta kayıp yerde kalmayan bir tane bile oyuncumuz yoktu. Zaten spikerden de en çok duyduğumuz kelime 'kaydı' idi. 80. dakikadan sonra ise bambaşka bir takım vardı sahada. Sanki başka bir maç izliyordum, kendi kalesinden atak başlatmaya aciz takım gitti, yerine rakip ceza alanına arka arkaya tehlikeli toplar atan oyuncular geldi.
O zaman soru şu; Son 10 dakika da oynadığı futbolu ilk 80 dakika niye oynamadı bu takım? Cevap çok net: Volkan Şen faktörü...
Oyuna girmesi o kadar çok etkiledi ki takımı, sanki 1 oyuncu değil bütün takım değişti. Bu zamana kadar etkisiz maçlar çıkaran Ozan bile şöyle bi kıpırdadı, takım basar oldu, sanki bi özgüven geldi takıma. Bütün bunların hepsini 1 oyuncu değişikliği mi sağladı? Evet, maçın özeti Volkan'la beraber Fenerbahçe'de maçın içine girdi. E madem bütün bu güzellikler Volkan Şen'le gerçekleşti şu soruyu Pereira'ya sormak benim hakkım sanırım. Hocam bu oyuncularla bütün hafta vakit geçiren, idman yapan sensin. Ben bile Volkan Şen'in başlaması gerektiğini düşünürken sen nasıl göremezsin? Hadi sakatlıktan yeni çıktığını düşünüp yedek başlatabilirsin, Nani bu kadar sinirli, kötü ve kırmızı karta yakınken, devre arası niye değiştirmezsin? 80'den sonra girerse bu adam oyuna, işte bizde ödevini son güne bırakan çocuk gibi telaş yapar ve ayağımıza gelen şansları cömertce harcarız...
Son olarak, takımda fizik konusunda bir gelişme gördüm bu kez 60'dan sonra ikili mücadelelerde daha dirençliydik. Umarım bu sürer çünkü Türkiye ligi tamamen fizik güce dayalı bir lig. Maçın yıldızı da bana göre Kjaer'di, çok iyi toplar kesti. Fakat Gökhan Gönül'ün yaptığı müthiş bindirmeler ödüllendirilip, paslar atılsaydı, çok açık bir şekilde hem maçın yıldızı olurdu hemde birkez daha Uefa Avrupa Liginde haftanın oyuncusu olurdu. Sadece ikinci yarıda, 4 tane bomboş bindirmesine pas atılamadığı gibi, bir de 80. dakika da Diego'nun yanlış tercihi yüzünden bir de golden oldu gönüllerin Gökhan'ı...
Sonuç: Köy takımı denilen Molde, gruptan LİDER çıkarak futbolda sistemin ne kadar önemli olduğunu birkez daha altını kalın bir çizgiyle çizerek gösterdi.
by Serkan Acar
